Bazıları için başarı, sadece hayatta kalmaktır. Ama hayatta kalmak, sadece nefes alıp vermek değildir.
Herhangi bir hedefi olmayan insanların, “başardık” diyerek kutlama yapması artık günlük hayatın normal görüntülerinden biri hâline geldi.
Ne için, nasıl, kiminle rekabet içinde olduğunu bilmeden, sadece “elimizdeki gitmesin” anlayışıyla yürütülen çabalar, zamanla başarı değil, bir çeşit hayatta kalma simülasyonuna dönüşüyor.
Sonra bir bakıyorsunuz: Ligte kalmış bir futbol takımı, sanki şampiyon olmuş gibi coşkulu mesajlar yayınlıyor.
Görüntüler veriyor.
Sosyal medya paylaşımları yapıyor.
Alkışlar, teşekkürler, çiçekler…
Evet, Karabük İdmanyurdu’nun ligte kalması kötü bir şey değil.
Olumsuz şartlar altında başarı sayılabilir idarecilerince.
Ama asıl mesele şu:
Gerçekten bu mu başarı?
Hedef Olmayan Yerde Başarı Ölçülemez
Bir yere ulaşmak için önce oraya gitmeye niyet etmek gerekir. Hedefi olmayan yolculuk, sadece dolanmak demektir. Kimi zaman yöneticiler, kimi zaman kulüp idarecileri; hep bir “durumu koruma” sevdasındalar. Oysa bir şeyi sadece korumak, geliştirmekten daha az gayret ister. Bu yüzden hedefi “lige tutunmak” olan bir takım, bir yıl sonra aynı yeri koruduğunda sevinebilir. Ama toplumun vizyonu da bu kadar daralmışsa, işte o zaman tehlike çanları çalmaya başlar.
Bir şehrin spora, sanata, ekonomiye dair hedefi sadece mevcut hali muhafaza etmek olmamalı.
Çünkü dünya durmuyor.
Diğer şehirler, kulüpler, organizasyonlar, her biri sadece daha iyiye gitmiyor, adeta koşuyor.
Sen yerinde sayarsan, aslında geri düşmüş oluyorsun.
Bugünün sabitliğinde yarının geriliğini yaşıyorsun.
Küçük Hedefler, Sahte Tatmin Üretir
Küçük hedefler insana büyük bir rahatlık verir.
Konfor sağlar.
Rehavet verir.
Çünkü çıta yere yakınsa, atlamak kolaydır. Ama o kolay zaferlerin içinde, sahte bir başarı duygusu filizlenir.
Zamanla bu küçük mutluluklar, toplumun vizyonunu şekillendirir.
Böylece “Olmasaydı da olurdu” başarıları kutlanır, “aman şükür”le gösterilmesi gereken çabalar geçiştirilir.
İşin daha kötüsü ise, bu küçük hedeflere ulaşıldığında gösterilen coşkunun, toplumun genel vizyonunu şekillendirmesidir.
Karabük’ün ligde kalması değil problem olan.
Ligde kalması "başarı değildir" de demiyoruz.
O kalışa gösterilen ölçüsüz sevinç...
Asıl sıkıntı bu!
Çünkü bu kutlama, aslında “bizim daha fazlasını beklemeye niyetimiz yok” anlamına geliyor. Yani bir nevi kendini sınırlama, kendi potansiyelini inkâr etme hali.
Beklentileri küçültmek, Karabük'ün potansiyelini hiçe saymaktır.
Bir şehir, yalnızca varlığını sürdürmekle övünüyorsa, büyümek gibi bir hedefi de kalmamış demektir.
Ve o şehir, sadece varlığını sürdürüyor diye kendini alkışlıyorsa, büyüme iddiasını da kaybetmiş demektir.
Büyümek Cesaret İster, Vizyon Gerektirir
Büyük hedefler korkutur.
Çünkü büyük hedef, başarısız olma ihtimali de büyük olan hedef demektir.
Risklidir.
Rahatını bozar.
Psikolojik baskı oluşturur.
Uyutmaz.
Kabuslar yaşatır.
Küçük hedeflerle konfor alanında kalmak caziptir. Küme düşmemek, bulunduğun işi kaybetmemek, eldeki yatırımın zarar etmemesi…
Ama ya daha fazlası?
Ya şampiyonluk?
Ya başarı?
Ya kalıcı etki?
Ya şehre salınan moral?
İşte o zaman vizyon devreye girer.
Karabük sanayisiyle, tarihiyle, potansiyeliyle her anlamda öne çıkabilecek bir şehir. Ama her başarı, önce “biz daha fazlasını hak ediyoruz” diyebilmekle başlar.
Ne yazık ki şu anda görünen o ki, biz hak ettiğimizden değil;
Elimizde kalandan memnunuz...
Hedefsiz Yönetim, Hareketsiz Toplum
Küçük hedeflerle yetinen yöneticiler, büyük toplulukları taşıyamaz.
Peki, düşmemeye sevinen bir yönetim...
Takımı nereye getirebilir?
Başarıya giden yol, ilk adımı atmaktan değil; doğru yöne doğru adım atmaktan geçer.
Ve çoğu zaman o yön yukarıdır.
Aşağı düşmemek için değil, yukarı çıkmak için mücadele etmeliyiz.
Düşmemek değil, yükselmek olmalı motivasyonumuz.
Yalnızca “kaybetmedik” diye kutlama yapan bir zihin yapısı, sessiz bir gerilemenin nişanıdır.
Tıpkı dönüp duran ama bir arpa boyu yol almayan pervane gibi:
Hareket var, sonuç yok...
Suçlu Sadece Yöneticiler Mi?
Sormak lâzım:
Sadece kulüp idarecileri mi suçlu?
Yalnızca birkaç yöneticinin omzuna mı yüklenmeli bu başarısızlık?
Karabük halkı, Karabük esnafı, Karabük’ün sivil toplum kuruluşları…
Yeterince destek verdik mi?
7’den 70’e herkes gerçekten elini taşın altına koydu mu?
Başkan Çetinkaya'nın verdiği "destek" sözünün haricinde..? (https://www.karabuknethaber.com/baskan-cetinkayadan-karabuk-futboluna-tam-destek)
Sessizliğe bürünüp seslendirmiyorsunuz ama çırılçıplaklığı apaçık ortaya seren cevabı hepimiz biliyoruz:
"HAYIR!"
Evet, geçmişte yaşanan yolsuzluklar, güven duygusunu örseledi.
Kardemir Karabükspor’un çürüyen mazisinde, bir dönem destek olanların da umudu kırıldı.
Bu kırgınlık anlaşılır.
Ama bu şehre küsülmez.
Çünkü Karabük Daha Fazlasını Hak Ediyor
Karabük, sıradan başarılarla yetinmeyecek kadar köklü, üretken ve dirençli bir şehir.
Sadece sahada değil, ekonomide, eğitimde, kültürde de öne çıkabilecek bir potansiyele sahip.
Bu yüzden vizyonu yeniden inşa etmeliyiz.
Ligde kalmak değil, lige damga vurmak…
Yalnızca yaşamak değil, yaşatmak…
Sadece var olmak değil, değer katmak için çabalamalıyız.
Eğer bugün sevincimiz sadece “varız” demekten ibaretse, yarın bu varlık bile elimizden kayabilir.
Gerçek başarı, bulunduğun yeri korumak değil;
O yeri aşmaktır.
Hedefsiz bir geminin yelkenlerine hiçbir rüzgâr yardım etmez.
Ve küçük hedefler, büyük potansiyelin en sessiz düşmanıdır.
O yüzden;
Sahip çıkmalıyız şehrimize, takımlarımıza...
Ve daha da önemlisi;
Hepimiz, birbirimize...