Bulak Kanyonu’na yönelik projeler doğa turizmi maskesiyle tarihi dokuyu tehdit ediyor. Aynı senaryo Ashar Kalesi çevresinde de yaşanmıştı.

Bulak

O sadece bir köy değildir.

Karabük’ün tarihine, doğasına, toprağına sinmiş bir hafızadır.

Her taşı, her patikası bir anlatı taşır.

Bir “parkur” değildir.

Bir “rota” değildir.

Bir "destinasyon" hiç değildir.

Bir kimliktir.

Bir kültürdür.

Bir bellektir.

Ve bellek yönetilmez; ancak anlaşılır.

Şimdi o anlatının üstüne haritalar, tabelalar ve "doğa turizmi" projeleriyle beton dökülmek isteniyor.

Ve biz bir kez daha aynı sahneyi izliyoruz:

Doğayı koruma adı altında yapılan dokunuşlar, aslında çok daha derin niyetlerin perdesi mi?

Karabük Belediyesi'nin son projesi “Bulak Kanyonu Doğa Turizmi ile Buluşuyor”…

İyi niyetli bir vizyon gibi sunuluyor.

Haritalar çıkarılacak, bisiklet yolları yapılacak, dijital sistemlerle kanyonun güzellikleri tanıtılacak.

Ama biz bu filmi daha önce gördük.

Hatırlıyor musunuz, Eskipazar'ın Deresemail Köyü arkasında, Ashar Kalesi çevresinde olanları?

Orada da aynı ifadeler vardı: “ekoturizm”, “doğa yürüyüşü”, “tanıtım”.

Sonra ne oldu?

Yalnızca arazi araçlarıyla ulaşılabilecek dağlık bir bölgeye, akla mantığa uymayan şekilde yürüyüş yolları yapıldı.

Ama asıl niyetin ne olduğunu herkes sessizce biliyor.

İzliyor...

Şimdi aynı yöntem mi Bulak’ta da uygulanıyor?

Tarihi Taşımak Mı, Kazımak Mı?

Soruyorum açıkça:
Mencilis Mağarası’ndan Kireç Kuyusu’na kadar uzanan 7 kilometrelik güzergâhta "kayıt altına alınacak" jeolojik ve tarihi varlıklar gerçekten korunacak mı?

Yoksa bu bölgenin derinliklerine sızmak için bir “turizm örtüsü” mü seriliyor?

Baraj projesi olmayınca bu projeyi mi geliştirdiniz?

Baraj projesi gerçekleşmiş olsaydı Batı Karadeniz Kalkınma Ajansı’nın (BAKKA) 2025 Yılı Doğa Temelli Turizme Yönelik Teknik Destek Programı kapsamında destek almaya hak kazanan “Bulak Kanyonu Doğa Turizmi ile Buluşuyor” başlıklı projesi de hayata geçirebilecek miydi?

Eğer mesele sadece doğa yürüyüşü ise;
neden kimsenin gitmediği, yolu bile olmayan noktalara “bisiklet parkuru” planlanıyor?

Bizi affedin ama bu iyi niyetli bir doğa turizmi projesi gibi durmuyor.

Bu daha çok, Bulak’ın zeminini kazmaya yönelik profesyonel bir hazırlık gibi görünüyor.

Bulak’ın büyüsü, sessizliğindedir.

Orada konuşan taşlardır, toprağın çatlağıdır, mağaranın serinliği ve çobanın ayak izidir.

Şimdi bu sessizliği tabelalarla, parkurlarla, dijital ekranlarla boğacağız.

Öyle mi?

Unutmayın!

Bir doğa mirasını tanıtmak ile tüketmek arasında ince bir çizgi vardır.

Tanıtım adı altında her yeri açarsanız, özünü kapatırsınız.

Safranbolu’yu UNESCO’ya taşıyan şey "gösterişli projeler" değil, ölçülü dokunuşlardı.

Turizme kazandırmak bir vizyondur. Ama önce şu soruya açıklık getirmek lazım:

Gerçekten turizm mi amaç, yoksa başka bir şey mi?

Bu yürüyüş yolları Bulak’a mı gidecek, yoksa tarihin altına doğru mu..?

Ne büyük aşk bu böyle:

Bir türlü bitmedi sizin bu Bulak sevdanız.