Bir şehri ayakta tutan en büyük toplumsal değer şehir hayatının temeli olan saygıdır. Geçmişin emekçilerine vefa, bugünün yöneticilerine onur katar.
Yaşamı anlamlı kılan değerlerin başında gelir saygı. İnsanlar arasındaki sınırları, farklılıkları ve hakları tanıyan en önemli kavramlardan biridir. Ancak saygı, yalnızca bireylerin birbirine gösterdiği nezaketin ötesindedir; bir şehrin ruhunu, düzenini ve hatta geleceğini de belirler.
Çocuklukta ailede başlayan, okulda gelişen, toplumda olgunlaşan bir değer…
Küçük yaşlarda gördüğümüz ilgi ve özen, bizi insanlara ve çevremize karşı daha hassas kılar. Çünkü saygı, önce kendine, sonra çevresine değer vermekle başlar.
Çoğumuz sabah uyanıp, tertemiz bir sokaktan geçerek işe gidiyoruz. Parklar düzenli, yollar güvenli, toplu ulaşım işler halde…
Peki, bu düzenin arkasında kimin emeği var?
Belediye başkanından temizlik görevlisine, zabıtadan itfaiyeciye kadar yüzlerce insan, bu şehri yaşanabilir kılmak için gecesini gündüzüne katıyor.
Onların alın terine, sabrına, gece gündüz demeden yürüttükleri hizmete gösterilecek en büyük saygı; yaptıkları işi “sıradan” görmemekle başlar.
Şehre hizmet edenlerin emeği, bir medeniyetin gerçek göstergesidir.
Bir belediye başkanına duyulan saygı, aslında o koltuğun temsil ettiği halka, adalete ve ortak yaşama gösterilen değerdir. Ancak aynı saygı; çöp toplayan işçiye, parkta çiçek diken bahçıvana, bir yangında hayatını riske atan itfaiyeciye de gösterilmelidir.
Çünkü şehir dediğimiz, sadece binalardan ibaret değildir. Şehir, birbiriyle uyum içinde çalışan, her biri toplumun bir parçası olan binlerce insanın ortak emeğidir.
Bugünün şehirleri, sadece fiziksel değil dijital olarak da büyüyor. Sosyal medya ve haber siteleri üzerinden kamu görevlilerine, belediye çalışanlarına yapılan eleştirilerde dahi bir ölçü olmalı. Eleştiri elbette hakkımız ama her satırda bir insanın emeği, onuru ve motivasyonu olduğunu da hatırlamak zorundayız.
★★★
Saygı, aslında bir toplumun aynasıdır.
Kendi değerini bilen, kendine ve başkasına saygı duyan bireyler, yaşadıkları şehirde huzurun, gelişimin ve medeniyetin inşasında en büyük katkıyı sağlar.
Unutmamak gerekir:
Bir şehirde ne kadar saygı varsa, orada o kadar umut ve yaşama sevinci vardır.
Her şehrin bir hafızası vardır; bu hafıza, göze görünmeyen ama kentin dokusuna işleyen emekle yazılır.
Bir belediye binasının koridorlarında yankılanan ayak sesleri, onlarca yıl aynı masada alınan kararlar, gece yarısı arızalanan bir su borusuna koşan eller, sabahın köründe uykusuzluğa aldırmadan çöpleri toplayan insanlar…
Bunların hepsi bir kentin gerçek hikâyesidir.
Ne yazık ki, ülkemizin pek çok yerinde olduğu gibi, Karabük’te de yönetimler değişince bazen emek unutulur, yılların birikimi bir anda görmezden gelinebilir.
Belediyelerde ve kamu kurumlarında yıllarca şehre hizmet etmiş, bilgi ve tecrübesiyle kurumu ayakta tutmuş insanlar bir anda adeta “sürgün” edilir.
Oysa unutulmamalı:
Bir şehrin gerçek sahipleri, en zor günde bile orada kalıp görevini sürdürenlerdir.
Emekçiyi görmezden gelmek; sadece bireye yapılmış bir haksızlık değildir. Bu, aslında tüm bir topluma, hatta geleceğe karşı işlenmiş bir vefasızlıktır.
Çünkü yeni gelenler, yolları yürünebilir, parkları yaşanabilir, binaları sapasağlam buluyorsa; bu, öncekilerin gece gündüz demeden verdiği mücadele sayesinde olmuştur.
Bir insanı, sırf “yeni gelen yönetim istemiyor” diye kenara itmek, geçmişi silmek anlamına gelir.
Bu tavır, toplumsal hafızayı, kurumun köklerini ve şehir vicdanını zedeler.
★★★
Vefa, yönetenin büyüklüğüdür.
Bir belediye başkanının ya da idarecinin en büyük sınavı, koltuğa oturunca önce geçmişin emekçisine sahip çıkmak, tecrübeyi ve birikimi değerlendirmekle başlar.
Gerçek saygı; yıllarca ter dökeni, sessizce şehre hizmet edeni baş tacı edebilmektir.
Siyasetin, hırsın ve kişisel hesapların üzerinde bir değer olarak vefa ve adalet en önde olmalı.
Çünkü bir şehri yükselten, sadece bugünün yöneticileri değil; dünün isimsiz kahramanlarıdır.
Unutmayalım:
Şehri sadece binalar değil, insan emeği ayakta tutar.
Onun için emek verenlere saygısızlık, şehre saygısızlıktır.
Bu davranış sayısız hizmette bulunmuş, gecesini gündüzüne katmış, bu şehrin kalkınması için elini değil, yüreğini taşın altına koymuş bir kişiye yöneltilmişse, mesele artık kişisel olmaktan çıkmıştır. Çünkü halk gördüğü hizmetleri unutmaz.
Karabük’ün yollarında izi olan, kurumlarında emeği olan, insanına dokunmuş birine karşı saygısızlık edenler, sadece bir büyüğüne değil, Karabük’ün tarihine, hafızasına, ortak mirasına da hakaret etmiş olur.
★★★
Geçen günlerde Karabük Belediyesi ile Safranbolu Belediyesi arasında yaşanan su polemiğini hatırlarsınız.
Karabük Belediye Başkanı, nasıl da büyük bir gururla Safranbolu Belediyesine karşı diklenmişti. “Algı yaratıldığı” iddiasıyla ağır suçlamalarda bulunarak, kendisinin ne kadar da sistemli ve ince dokunuş yatırımlarla su politikası izlediğini gerile gerile anlatmıştı.
(Su tartışmasının detaylarına girmeyeceğim. Merak edenler buraya tıklayıp [https://www.karabuknethaber.com/karabuk-ve-safranbolu-belediyesinde-su-kavgasi] okuyabilirler.)
(Yalnız bir durumu bilmeyenler için ön bilgi olarak vermem gerekiyor:
1 Mayıs 2024 seçimleriyle göreve geldiklerinde, o yaz yaşanan su kayıpları nedeniyle Karabük halkı susuzluk çekmesin diye Karasu kaynağından gelen suyu arıtıcılardan geçirmeden vatandaşın kullanımına verildi. Yani vatandaş kireçli su içti ama bu durum, elbette susuz kalmaktan çok daha iyiydi.
Bu olumsuz tabloyu gören başkan, Karasu kaynağına sondaj yapıp iki kuyu daha açtı.)
Peki, hiç merak ettiniz mi Karabük Belediyesi’nin, Safranbolu’daki su krizi tartışmalarına gururla ifade ettiği net yanıtı nasıl verdiğini?
Önceki belediye başkanları ve onların kurumların başına atadığı, işini bilen liyakatli yöneticiler sayesinde olduğu hiç geldi mi aklınıza?
Bunun en büyük ispatı, göreve geldiklerinden bugüne geçen 14 ayda su altyapısı için yapılacak yatırımların planlanıp uygulanamayacağı değil mi?
Hani dedik ya: “Bir şehri yükselten, sadece bugünün yöneticileri değil; dünün isimsiz kahramanlarıdır.”
Bugün altyapımızla gurur duyup dik durabiliyorsak, bu, dünün o isimsiz kahramanları sayesindedir.
“Aslında hepsinin gurur ve minnetle anılacak bir ismi var, ancak genelleştirmek adına isimsiz kahramanlar” dediğimiz o yöneticilere saygı duymamız gerekir.
Mesela yıllarca Karabük'e hizmet etmiş, nice başkanlar görmüş, belediyenin en eskilerinden ve en tecrübelilerinden bir önceki Fen İşleri Müdürü İrfan İnal’a göstermemiz gerektiği gibi..
Sizce de saygı duymamız gerekmez mi?
★★★
Saygı yitirildiğinde, yalnızca bazı şeyler değil; aslında her şey eksilir.
Toplumun harcıdır çünkü saygı.
Gençler büyüklerine bakarak terbiyeyi öğrenir; çocuklar, yetişkinlerin davranışlarından karakter inşa eder.
Kibirle konuşan, haddini aşan, yaşça büyük birine parmak sallayan herkes; yalnızca karşısındaki kişiyi değil, kendi itibarını da küçültür.
Ve saygı;
Önce başkasına gösterilir, sonra hak edilir.
★★★
Bu şehir, çok şey gördü.
Nice badireler atlattı.
Tuttuğunu koparan liderler geldi, o liderleri sevdi.
Ama alçakgönüllü olanları daha çok sevdi.
Ve hep onları hatırladı;
Saygıyla, şükranla, minnetle yâd etti.
Çünkü Karabük, saygıyı hak eden insanların şehridir.