Engin Koçali 'nin 9 Nisan 2024 Tarihli ve "Karabük Medyası Sessiz Kalmış mış" Başlıklı Köşe Yazısı

İşlerimi evden yürüttüğüm için pek dışarı çıkmam. Çarşıya da gitmem. Ancak işim olursa giderim. O günde öyle oldu, bazı işlerimi halletmem için erkenden çarşıya gitmem gerekti. Kısa sürede tamamladıktan sonra işlerimi 50 yıllık dostum, "Atilla Karaarslan'ın yanına uğrayayım" diye düşündüm. Esnaf daha yeni yeni kepenklerini açarken, Karaarslan'ın gün ışırken bürosuna geldiğini biliyordum.

Ziyaretine gittim.

Biraz soluklanıp hoşbeş sohbet eşliğinde kahvemizi yudumlarken sosyal medya hesaplarından yaptığı, "Emniyet Müdürü'nün Ziyaretine Gittim" başlıklı paylaşımı hakkında ve seçim sonrası Karabük'te olabilecek değişiklikleri olumlu ve olumsuz yönleriyle değerlendirdik. 

Sonrasında birden, "rektörden randevu talep ettim" dedi.

Şaşırdım ve o şaşkınlıkla "Kesin kabul etmemiştir. Belki de hiç cevap vermeyecek" dedim.

Gülerek, "Yok ya, yarım saat sonra dönüş yaptılar hemen. Kabul etmiş" dedi.

İyice şaşırmıştım bu cevap karşısında. "Acaba rektörün bir hesabı mı var?" diye düşünürken, Atilla anlamış olacak ki düşüncelerimi, "her şeyi soracağım" dedi. 

★★★

Aradan birkaç gün geçti. Sabırsızlıkla bekliyordum görüşmenin detaylarını ama fırsat bulup da arayamamıştım. Sonra sosyal medya hesaplarından yaptığı paylaşımda rektörle olan görüşmesini kendi internet sitesinde söyleyişi şeklinde haberleştirdiğini gördüm.

Röportajı okurken ilk dikkatimi çeken Karaarslan'ın sorduğu, "Önceki rektörle ilgili çok iddialar var soruşturma başlattınız mı?" sorusuna rektör beyin verdiği cevap oldu; "Bununla ilgili bizim elimizde delil olması gerekir."

Delil bulmak çok kolay hocam. Sayıştay'ı davet edersiniz veya özel denetim kurumlarıyla anlaşıp denetim istersiniz her şey 'gün' gibi ortaya çıkar. Madem hukukçusunuz, akıl vermek elbette bize yakışmaz ama vatandaşın saftirik yerine konmasına göz yummak da hiç mi hiç yakışmaz bize.

Her amelin kaynağı niyettir.

Siz, yeter ki niyet edin ve isteyin.

Her şey bulunur.

Delili de başka şeyleri de...

★★★

(Bu bölümden sonra yazacaklarımdan dolayı öncelikle mesleğini özveriyle, dürüstçe yapan, eyvallahı olmayan, kalemini satmayan ve özgürce kullanan medyayı ve gazeteci kardeşlerimi, mesleğinde abideleşmiş abilerimi tenzih ederim.)

Söyleyişinin sonunda yer alan, "Kırışık’ı Karabük’e biraz kırgın, küskün ve kızgın olarak gördüm. Bu kırgınlığı şu sözlerinden anladım" diyerek rektörün sözlerini, “Sosyal medyada yurt dışından yapılan hesaplarla Karabük’e operasyon çekildi. Bunu Konya’ya, Kayseri’ye yapamazlar Karabük söz konusu olduğunda herkesin birleşmesi, bütünleşmesi lazım. Ne yazık ki Karabük medyası sessiz kaldı.” şeklinde paylaşması oldukça şaşırttı beni.

Suçu yerel medyaya yükledi.

Ne yani..?

Bu tip ortamın yaratılmasına neden olanların, zemin hazırlayanların hiç mi suçu yoktu?

Her şeyi bıraktınız, vesile olanları es geçtiniz, hepsi için, "sütten çıkmış ak kaşık" dediniz, geldiniz Karabük'ün Yerel Medyasını suçladınız.

Neymiş efendim, Karabük medyası sessiz kalmış...

Neden sessiz kalmış, hiç düşündünüz mü?

Sadece göstermelik görüşmeler yaptığınız, bir şekilde susturmaya çalıştığınız ve sizin sessizliğiniz karşısında, "susuyorlarsa vardır bir bildikleri, biz de susalım" diye düşündükleri için olabilir mi?

2023 - 2024 dönemi başlarında sonuçlar açıklanıp henüz tercihler başlamamışken, ulusal basına yaptırdığınız (?) haberlerde, "Türkiye'nin en çok yabancı öğrenci bulunduran üniversitesi biziz ve bundan gurur duyuyoruz" diye sırıta sırata açıklamalarda bulunulduğunda başkaları memnuniyet duyarken, Karabük halkı bu sözlerden dolayı kahroldu. Bu kahroluşun acısının Karabük medyası tarafından da hissedilmesinin bir sonucu olabilir mi?

Karabük Üniversitesi belirli cemaat anlayışı içine sokulup Karabük halkından uzaklaştırdığı için olabilir mi?

Karabük halkı, şehrinin içinden gelmiş, sorumluluk alabilecek, vatandaşın içinde makam arabasıyla değil; yürüyerek birkaç yüz metrelik çarşıda gezebilecek, vatandaş ile üniversite arasında sağlam bağlar kurabilecek Karabüklü bir rektör isterken, umut ederken ve verilen vaadlerle de beklerken, daha 1 yıl önce doçent iken Karabük üniversitesine getirilip profesörlük unvanı verilen kişinin rektör olarak atanmasından olabilir mi?

Başka üniversitelerde en üst makamın sahibi olarak rektörlük yaparken, uluslararası hiçbir başarısı olmayan, kendi kariyerinin çok çok altında olan ve Karabük Üniversitesine atanan rektörün yardımcılığını kabul etmenin, buna katlanabilmenin zihinlerde soru işaretleri bıraktığından olabilir mi?

Karabük halkının kulaktan kulağa konuşarak iddia ettikleri, "Karabük Üniversitesindeki atamalarda ulusal başarıya değil cemaat anlayışına bakılıyor" söylemleri etkili olmuş olabilir mi?

Vatanını seven, Türk gelenek ve göreneklerine bağlı binlerce akademisyen dururken eğitmen kadrolarını arap kökenli akademisyenlere açan bir yönetim anlayışına sahip olunduğu için olabilir mi?

Kendinden olanlara sahip çıkılırken, diğer anlayışta olanların dışlandığı için olabilir mi peki?

Onca olaylar yaşanmışken hala Afrika'nın en ücra köşelerine gidip Afrika kökenli öğrenciler getirmek için anlaşmalar imzalandığı için olabilir mi?

Üniversitenin ilim yuvasından ziyade ticari işletme olarak görüldüğünden olabilir mi?

Göreve başlandığında Sayıştay'dan veya profesyonel hesap uzmanlarından denetim talep etmeden ve yaptırmadan idarenin devralındığı için olabilir mi?

Karabük'te birkaç gazeteci Karabük Üniversitesindeki yönetimin yanlış uygulamalar ve faaliyetler içinde olduğunu sabırla ve özveriyle avazı çıktığı kadar bağırarak, haykırarak yazdığında, sosyal medya kuruluşlarına yapılan şikayetlerle kısıtlamaya, adli mercilere keyfi şikayetlerle susturmaya, eziyet etmeye çalıştıkları için olabilir mi?

"Önceki rektör hakkında ayyuka çıkmış iddialar, muhalif görüşteki biri için yapılmış olsaydı yine aynı sessizliğinizi korur muydunuz?" sorusuna verilecek cevabın ne olacağı çok iyi biliniyor olmasından kaynaklanıyor olabilir mi?

Kendinizden olmayanlara üniversitenin kapılarını kapattığınız için olabilir mi peki?

Karabük'te yetişmiş, ailesiyle olsun, bilgisiyle olsun, akademik kariyeriyle olsun, uluslararası başarılarıyla olsun, yayınlanmış makaleleriyle olsun Karabük'ün değerlerinden olan ve Karabüklülerce saygı duyulan akademisyenin randevu talebine cevap bile vermeyip günlerce bekleterek ‘değersizleştirme’ anlayışla hareket edilmesinin yanında, diğer üniversitelerde görev yapan ve farklı düşünen Karabüklü akademisyenlere değer verilmemesinin yerel medya tarafından gayet iyi biliniyor olmasından olabilir mi?

Tüm bu olumsuz gelişmeler neticesinde, başta Karabük halkı olmak üzere yerel medyaya, “pek inandırıcı gelmediniz” düşünceleri, söylemleri ve iddiaları etkili olmuş olabilir mi?

★★★

Sahi ya; 

Siz, "Karabük medyası sessiz kaldı" derken hangi medyayı kastettiniz?

'Copy', 'paste' gazeteciliği yapan veya botlarla haber yayınlayan medyayı mı?

Yandaşlığına güvenip her haltı yiyen medyayı mı yoksa..?

Aracı kurumlarca sorgusuz sualsiz, imtihansız denetimsiz Afrika'nın oklu mızraklı kabile savaşlarının devam ettiği yerlerden diplomasına bile bakılmaksızın, "parayı veren düdüğü çalar" anlayışıyla üniversiteye öğrenciler yığan şahsın, sessizlikleri karşılığında etrafa dağıttıklarından nemalanmaya çalışan medyayı mı? 

Sosyal medyalarda başlatılan Karabük'ü ve Karabük Üniversitesini karalama kampanyasında günlerce sessiz kalmanızla sessizliğe bürünen medyayı mı?

Karabük üniversitesinde yanlış uygulamalar yapıldığı andan beri, önceleri kibar yazılarıyla uyaran, yanlışlığın dozu arttıkça yazılarındaki eleştirilerin ve uyarıların dozunu da aynı oranda artıran ve sonucunda, "sen ne dersen de, ne yazarsan yaz, çokta 'dın', sesin çok cılız" anlayışıyla gelinen son noktada avazı çıktığı kadar bağırarak Karabük'e ve üniversitesine sahip çıkan; sahip çıkmak için kaleminden başka bir şey kullanmayıp doğruları yazan, yazdıkları içinde yapılan şikayetlerle sosyal medya hesapları kısıtlanan, adli süreçlerle süründürülmeye çalışılan medyayı mı?

Yoksa, "Karabük Açık Hava Genelevi" diye özel kanallara açıklamalarda bulunan medyayı mı?

★★★

Biliyor musunuz hocam;

Yediden yetmişe kime sorarsanız sorun, Karabük Üniversitesini gerçek anlamda üniversite yapan Burhanettin Uysal hocamızı mübalağasız herkes rahmetle, minnetle, şükranla ve hatta dualarla anar, yâd eder. 

Kimse arkasından kötü bir söz söylemez.

Söyleyemez...

Söyletmez çünkü Karabük halkı!

Asla müsaade etmez kötü bir sözle anılmasına...

Neden acaba?

Hiç düşündünüz mü..?

İhmal etmeyin, düşünün bence hocam.

Çünkü, kalabalıktan birileri, "kral çıplak" diye bağıracak, Karabük Üniversitesinde Refik döneminden beri süregelen çarpıklık gün yüzüne çıkacak...