Karabük Belediye Başkanı Rafet Vergili Kanal 78 ekranlarında katıldığı televizyon programında birbirinden çarpıcı açıklamalarda bulundu


 

rafet-vergili-cok-iddiali


Dört yıllık icraatlarında seçimler öncesi verilen sözlerden fazlasını gerçekleştirdiklerini belirten Başkan Vergili; “Şimdi dağıttıkları kağıtlarda ‘Ah birde belediye bizde olsa’ diyorlar, belediye sizdeydi, bu millet sizi gördü ve beni seçti” dedi.

İşte Başkan Vergili’nin birbirinden çarpıcı açıklamalar;
“Kimse Benim MHP’liliğimi ve Ülkücülüğümü Ölçemez”
Siyasi çalışmalara devam ediyorum, ben siyasetin bir parçasıyım, ben belediyede siyaset yapmıyorum. Birileri bize AKP’li diyor, birileri halen ülkücü olamadı diye eleştiriyor, aday olduğumda da televizyonlarda bana 9 Işık soruluyordu, bu soruyu soranlarda parti parti dolaşan deneyimli arkadaşlardı. Her şey olabilir, biz yargılanabiliriz, müdürlerim yargılanabilir, ancak halen Rafet Vergili ne zaman AKP’ye geçecek diye konuşuluyor. Ben hiçbir zaman AK Parti’ye geçmeyeceğim, herkes gidebilir, ancak ben gitmeyeceğim. MHP var oldukça, benim de ömrüm oldukça, partimde siyasete devam edeceğim. Ben siyasetin bir parçasıyım, ancak hiçbir zaman icraatlarıma da siyaseti sokmadım. Ben partiliyim diye hiç kimse benden artı bir şey alamaz, her şeyimiz eşit, ihalelerimizde herkes eşit, hizmette herkes eşit. Ancak ben icraatı bir kenara bırakıp siyasete başladığımda ise MHP siyaseti yaparım. Yalnızca Karabük’te yapmam; Safranbolu’da, Eskipazar’da, Eflani’de, Yenice’de yaparım. Buralarda seçimlere çok ciddi hazırlanacağız. İl Teşkilatımızla ilçelerimizle ilgili aday çalışmalarımız devam ediyor, ayrıca Genel Merkez ile birlikte bölge için çalışıyoruz. Karabük, Kastamonu ve Bartın zaten bizim, bu illerimize Zonguldak ve Çankırı’yı ekleyeceğiz. Ülkücü Hareketin merkezi eskiden İç Anadolu deniliyordu, önümüzde ki seçimlerden sonra bizim bölgemiz olacak. İlçelerimizde çok iddialıyız, AKP’nin en güvendiği ilçelerde ne kadar iddialı olduğumuzu adaylarımız açıklandığında herkes görecek. Tekrar söylüyorum; kimse benim ülkücülüğümü ve MHP’liliğimi yargılayamaz, benimle ilgili bu yorumları yapanların ne metreleri ne de terazileri beni ölçemez, beni bu hususta ölçecek terazi yok, ancak onların hepsi teraziye girer. Çünkü onlar ‘Ben Ülkücü kökenliyim’ diyen her adayın arkasında gider

“Karabüklü Sizi Gördü Sonra Beni Seçti”
“Bildiri dağıtırken seviyeyi yükseltmek lazım, bizim yapamayacağımız projelerle bildiri hazırlasalar çok daha iyi siyaset olur. Bildirilerde ‘Ah birde yerel iktidar bizde olsa’ diyorlar. Bizden önce belediye onlardaydı, her hafta sonu sularımız kesiliyordu, Makasbaşı’nda yol yoktu, Taşkent Caddesi’nde, 200 Evlerde, Okullar Bölgesi’nde ya yol yoktu, ya da asfalt yoktu. İtfaiye bir yangına evin tamamı yanmadan yetişemiyordu. Şimdi sularımız kesilmiyor, vatandaşın suyuna zam değil indirim yapılıyor, sanki biz onların döneminde bu kentte yaşamadık, bu insanlar bu kentte yaşamadı. Bu 100 bin nüfus ben başkan olduktan sonra geldi ya onların yazdığı gibi yorumlayacak. Üst Geçidin yoktu, alt geçitlerin yoktu, meydan da kuleleri oraya mı dikelim buraya mı dikelim kavgası vardı, her taraf ‘siz istediniz biz yaptık’ pankartlarıyla kaplıydı, biz o günleri yaşamadık mı? Karabüklü o günleri yaşamadı mı, onların ne yaptıklarını bilmiyor mu, boy boy resimlerin asıldığı billboardları hatırlamıyor mu, birde çok güzel şelalemiz vardı, akmayan, farklı farklı isimler takılan bir şelale, modernlik bu muydu? İran gibi ışıklı palmiyeler vardı, birde yanıp sönen ışıklarımız vardı, bu muydu yani Karabük. Şimdi ‘Ah birde bizi görün’ gördük işte sizi. Ben şimdi şunu soruyorum; Hüseyin Bey zamanında, il başkanı Ömer Bey değil miydi, benim yaptırdığım ilk ankette biz % 5, onlar % 72 idi, madem bu kadar hizmet yaptınız bu seçimi nasıl kaybettiniz, bu millet nankör mü, bunu mu söylüyorsunuz, millet yerel seçimlerde hizmete oy veriyor. Ben soruyorum bu seçimi nasıl kaybettiniz, MHP % 5, AKP % 72, sen ‘Ah birde bizi görün’ diyorsun, bu millet seni görmüş, gelmiş beni seçmiş. O bildirileri okuyan kendi mensupları bile o yazılanlara inanmaz. O dağıtmış oldukları kağıtların bizim siyasetimize en ufak bir zararının olacağına inanmıyorum. Karşımızda ciddi bir kurum var, yani iktidar partisi var, iktidar partisinin dağıtmış olduğu kağıtta bu kadar ucuz siyaset yapılmaz, dikkate alınacak siyaset yapılır. Mesela Mehmet Ali Bey ‘Karabük’te altyapı eksikliği var’ dedi. Aslında bu konuda siyaset yaptırmam, ancak konu ciddi olduğu için dikkate alırım. Benden önce ki belediye başkanı iktidar partisine mensup bir belediye başkanıydı, her yıl festival yapacağına niye bunları yapmamış, bu günün rakamlarıyla Yeşilmahalle, İstasyon ve Kemikli’de ki su baskınlarına karşı alınacak tedbirlerin maliyeti en fazla 300 bin lira, şimdi iş mi bu, bir festival parası. TOKİ’nin yaptıklarının dışında yaptıkları bir şey varsa ‘Şunu Hüseyin Bey yaptı’ diye göstersinler. Belediye Binasını söylerlerse parasını biz ödüyoruz, 5000 Evler’e soldan çıkılan üst geçit yaptık diyorlarsa, onun parasını da biz ödedik”

“Kendimi İhbar Ediyorum Belediyeyi Zarara Uğrattım..!”
Her şeyi sattı diyorlar, biz hiçbir şey satmadık baştan hepsini yaptık. Öğrenci Evlerini devlete sattık. Evet ucuz sattım, bu belediyenin gelir kaybıdır, buradan kendimi ihbar ediyorum, isteyen istediği muameleyi yapabilir, ben burayı devlete sattım, eğer özel bir şirkete satsaydım bir öğrenci en az 500 liraya kalırdı, şu anda ise 130 liraya kalıyor ve üzerine devletten burs alıyor, ben burada kime hizmet etmiş oldum, tabiî ki öğrencilere, her şey kar mı demek? Ben burayı bir şahsa 17 milyona satsaydım, o zamanda filanca şahsa peşkeş çekti diye konuşmayacaklar mıydı? Buradan gelen kira bırakın taksitlerini eksikleri bile ödemiyordu. Buranın taksitlerini biz ödüyoruz, yeni belediye binası için bir lira para ödemişler biz ödüyoruz. Benzin İstasyonunu sattı diyorlar, zaten bunun ne kadar kirası varsa almışlar yemişler. 10 yıllığına kiralanmış, parası alınmış ve yenilmiş, belediye başkanının bir lira kazancı yok, peki ben burayı satımda bir şey yapmadım mı; Şirinevler Ticaret Merkezinin üst katı benim değil mi, Turkcell Çağrı Merkezinin en az dört milyonluk yeri benim değil mi, Şehir Kütüphanesinin alt katında ki dükkanlar benim değil mi, 25 yıldır bitmeyen KARES’in üst katları benim değil mi, benim yaptıklarım, sattıklarımı 10 kez satın alır.

Belediyenin borcunu soruyorlar, kamuoyunu yanlış bilgilendirdiğimi söylüyorlar, onlara ne belediyenin borcundan, belediyeden alacakları varmışta onu mu alamamışlar. Onlar önce şunun hesabını versin; Ben onların belediye başkanları döneminde yapılan ihaleden müteahhitlere 1.5 milyon indirim yaptırdım, o para nereye gidiyormuş önce bu millete onun hesabını versinler. Bana parayı nerden buluyorsun diye sormasınlar, bana verilen borç belli, ben şunu söylüyorum, onların döneminde ki bir yıllık özel kalem harcamaları 1 milyon 100 bin lira, bizim dönemimizde ise yalnız 300 bin lira, kimin borcu daha fazlaymış, tabiî ki onların borcu daha fazla.”

“Altyapıyı Altı Ay’da Çözer Mehmet Ali Beye Bu Konuda Siyaset Yaptırmam”
“Hepimiz bu memleket için çalışıyoruz, Mehmet Ali Bey altyapı üzerinden siyaset yaptı, eksikliğimizi söyledi, bu en doğal hakkı, bana düşen bir daha bu konu üzerinden kendisine siyaset yaptırmamak. Allah, altı ay içerisinde aynı şekilde bir yağmur vermezse ben bu konuyu çözerim ve seçimlerde bu konu üzerinden kendilerine siyaset yaptırmam.”

“İşçi Mücadelesini Yönetim Kavgasına Çevirenler Neredeler?”
Devletteki KARDEMİR yaşadığı 189 günlük grevin yarattığı tramvayı uzun süre atlatamadı, özelleşmiş bir KARDEMİR greve gitseydi, bunun yaratacağı hasarı uzun süre üzerinden atamazdı, bu konuda herkes özveri gösterdi, valimiz, milletvekillerimiz, Mehmet Ceylan Bey ve tabi Cengiz Gül Bey çok özverili davrandı. Mutullah Bey, Kamil Bey ve Fadıl Bey’de bu özveriye aynı duyarlılıkta karşılık verdi. Bu süreçte emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Yalnız üzüldüğüm bir nokta var, halen sosyal medya da sendikal mücadele ile ilgili yorumlar yapanlar, eleştirilerde bulunanlar var, vali beyi, milletvekillerimizi eleştiriyorlar, arada bizi katanlarda var, ancak o dönemde gerek valimizin, gerek milletvekillerimizin, gerek benim, gerekse de o dönemki emniyet müdürümüzün olayları toparlayabilmek için gösterdiği eforun yanında bu dönemki hiçbir şeydi, olaylar her gün büyüyordu, hasar daha da artacaktı, işten çıkartılmalarda ki sayı daha yüksek olacaktı. O dönemde işverene bir şey söyleyemiyorsun, işçiye bir şey söyleyemiyorsun, ikisinin de kendisine göre haklı tarafları var, burada ki sıkıntı şuydu; O mücadeleyi yönetim kavgasına çevirdiler, bunun vebalini kim ödeyecek, bir sendikal mücadeleyi bu duruma sokanlar şimdi nerede, o dönemde yönetim var olma mücadelesi verdi. Bir sendikal mücadelede işçi hakları bir kenara atıldı ve koskoca bir sermaye mücadelesine döndü.  Bu süreçte ne kadar ve ne yapılabilirdi, işçi hakları sermaye kavgasına alet edildi. Ben şimdi o arkadaşlar nerede diye soruyorum, ama biz buradayız, bu büyük kavgada olayları bu kadar durdurabildik. Bu süreçte Sayın Valimiz müthiş bir efor sarf etti, bugün görev yapan valiler arasında en basiretli vali bizim valimiz. Karabükspor’dan, Kardemir’de ki işçi meselelerine kadar her konuyla ilgilenen, ortak noktaları bulup toplumun en az hasar görmesi için mücadele eden bir vali. Bir vali bu konularla ilgili ‘bana ne’ diyebilir, ancak bizim valimiz bunu demiyor, kent için, toplum için müdahale ediyor.