iatik08.01.2013


 

Başlık yazısını biraz abartılı bulanlar olabilir.

Fırtına öncesi sessizliği yaşadığımız bugünlerde, yine algıda seçicilik yöntemi kullanılarak “Kürt Açılımı” teraneleri arasında  ülkemize sessizce konuşlandırılan Patriot füzeleri ve çeşitli ülke askerleriyle birlikte merkez üssü İzmir olan NATO kuvvetlerinin başkomutanlığı Rum asıllı bir askere teslim edildi. Zaten rütbeli askerlerinin yarısı içeride olan ordunun geri kalan kısmı da (olası bir durumda) Rum asıllı askerin emrine verildi.

Ülkesindeki muhalif ayaklanma ile boğuşan ve yıkılmasına ramak kaldığı söylenen Beşşar Esad’a, onun kullanacağı varsayılan kimyasal silahlara karşı geldiği söylenen Patriotlar ve diğer silahlar Malatya Kürecik, Maraş ve Gaziantep’te beklemekte.

Başbakan, ülkemiz Büyükelçileriyle yaptığı toplantıda “Savaşa hazırız” dedi.

Geçen hafta Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök yazdığı bir makalede şöyle bir soru sordu;

Başbakan, herhangi bir Irak saldırısında Barzani’ye güvence verdimi?

Yaklaşık on gün bu sorunun cevabını bekleyen ve yalanlanmayan böyle bir senaryodan sonra tekrar sordu. Böyle bir güvence verilmiş midir? Meclisten böyle bir yetki alınmış mıdır?

Rusya’nın başlattığı son yılların en büyük tatbikatıyla birlikte, Rusya, İran ve Çin devletlerinin Suriye’ye verdiği destek, gerilen Irak merkezi hükümeti ile Kuzey Irak bölgesel lideri Barzani arasındaki her an başlaması muhtemel Kürt, Arap savaşı…

Yunanistan’ın Ege denizinde yeniden petrol arama girişimleriyle başlayan Türk-Yunan gerginliği…

Ben, Kürt açılımına inanmıyorum.

Şöyle ki;

Eğer Kürtler dese ki, “Ben anayasada eşit yaşam koşulları, kültürel özgürlükle birlikte insanca yaşamın gereği olan ağalık düzeninin ve feodal yapının değiştirilmesini istiyorum.”

Eyvallah, katılırım ama onlar asla tatmin olmayacaklar ve önce federal, sonrada özerk bir yönetim isteyeceklerdir.

Yine Ertuğrul Özkök’ün yazdığı ve sorduğu bir soru vardı;

Türk kesiminin varlığı ve onların istekleri…

Dikkate alınıyor mu..?

Kimseden tık ses çıkmadı.

Şimdi teker teker bulmacanın parçalarını yerleştirelim.

Ülkemiz bilinçli olarak yıllardır gerilmekte. Toplum etnik köken de dahil olmak üzere kamplara ayrılmakta. Kürt açılımının fiyaskoyla sonuçlanması durumunda (daha isteklerin netliği konusunda hiçbir şey belli değil.)

Bir provokasyonla başlayacak şiddet olayları giderek önce Kürt-Türk çatışması, sonrasında da bir iç savaşa neden olabilir.

Altyapısı hazırlanmış bir kalkışma (ayaklanma) girişimi olduğu taktirde, bugün bizim Suriye’ye ve Esad’a yönelttiğimiz, kardeş kanı dökme, halkın isteklerine kulak ver gibi siyasi baskılar bize de söylenecektir. Ülkede zaten var olan NATO güçleri Bosna’da olduğu gibi araya girecek (!) sözde tampon bölge oluşturacaktır. Başbakan zaten demedi mi “Ülkemiz NATO toprağıdır” diye.

Konuyu bir Rus yazarın sözüyle kapatalım şimdilik…

Bir tiyatro sahnesinde duvarda asılı bir silah varsa, oyunun sonuna kadar mutlaka patlar…

Yugoslavya örneği yakın tarihimizin en canlı örneğidir…

İki üç yıl içerisinde gerçekleşmesi muhtemel böylesi bir senaryodan sonra hiç kimse demesin ki “Ben masumum” biz bu hale nasıl geldik…?