iatik20.05.2013

19 Mayıs günü Sunal TÜLBENTÇİ öğretmenevinde Prof. Dr. Hasan ONAT tarafından verilen Maturidi ve Yesevi Otağı adlı konferansı dinlemeye gelen herkes gibi, bende büyük bir memnuniyetle izledim.

Din ve akılcılık, bilim ve sanat üzerine yapılan söyleşi, günümüzde hızla yozlaştırılmaya çalışılan din ve bunda da büyük mesafe kat eden din bezirgânlarına karşı olması gereken aydınlanmanın ilk meşalesi gibiydi.

Su gibi duru ve akıcı Türkçesi, muhteşem dağarcığıyla Hasan ONAT izleyenleri geçmişin karanlık dehlizlerinden çıkararak, Kuran’ın ışığıyla aydınlanması gereken geleceğin dünyasına götürdü.

Yunus suresi 100.ayet (ALLAH aklını işletmeyenlerin üzerine pislik atar) ile başladığı, akılcılığı ön plana çıkaran ayetler silsilesi, Kuranı anlayarak okuma ve uygulamanın önemini anlatan, yine Kuran’dan örneklerle devam eden sohbet günümüz vehhabiliğine ve İslam’ın nasıl bölünerek kutuplara ayrıldığına, bu ayrışmanın üzerinden birilerinin nasıl da nemalandığına verilen örneklerle son buldu.

Yine Kuran’da örtünme üzerine iki ayet varken, akıl ve akılcılık, aklı kullanma üzerine 600 ayetin olduğu, Müslüman dünyasının bugünkü ezilmişliğinin ve yozlaşmasının akıl ve akıl kullanmadan ve Kuran’ı anlayamamaktan kaynaklandığı anlatıldı.

Bazı sarıkları beyaz ruhları, kara insanların toplumu Allah’tan uzaklaştırarak kendilerine kul köle yapmalarını, Hz. Peygamberimizin kızı Fatıma’ya “Ey kızım babam peygamber diye güvenme, huzuru mahşerde seni vallahi ben bile kurtaramam” demesine rağmen, “kendi şeyhlerinin aynı anda binlerce müridinin imanını kurtarabildiğini söyleyen bu sarıklı din bezirganlarının peygamberimize verilmemiş bu hakkı kendilerine nereden verildiğini açıklamaları gerektiği de anlatıldı.

Günümüz anlayışında (Eşari) kişinin amellerine bakıp, onun imanını yargılama anlayışı vardır, bu anlayış insanları riyaya ve şekilciliğe itmektedir.

Halbuki Maturidi itikadında böyle bir anlayış yoktur. Kişinin imanını kimse sorgulayamaz, çünkü eşari anlayış toplumda amel ve fiziki görünüşe göre yargılama insanları yanlışa götürür.

Şöyle ki; Ameli ölçüsünde kendini Allah’a yakın hisseden insanlar, kendilerini Allah katında ayrıcalıklı görmektedirler. Bu durum toplum huzuru açısından olumsuzluk yaşanmasına sebep olurken, dini guruplara ayrılmanın da yolunu açmaktadır.

Yazımızı şöyle bir örnek ile bitirelim…

2008 yılında Başbakanın da davetli olduğu Medeniyetler İttifakı Toplantısından sonra, İspanyol heykeltıraşın yapmış olduğu ve adı "Cennete Giden Merdiven" olan bir heykelin açılışı da yapıldı.

En altta secde halinde bir Müslüman ve yanında İncil. Müslüman’ın sırtına oturmuş bir Hristiyan ve elinde Tevrat. En üstte Hristiyan’ın omuzlarına oturmuş bir Yahudi ve elinde Kuran…

Değerli okuyucular, konu çok derin ve hassas. O sebepten konuyu kısa keseceğiz ama ilerde devam edeceğiz bu konuya.

Sizlerden ricamız, en üstte oturan ve elinde Kuran olan Yahudi’nin vermek istediği mesajı algılayabilmemiz ve Matrudiliği incelememizdir.

Amacımız kimseyi incitmek, kırmak olmayıp, bilakis gerçek anlamda insanları kucaklayabilen bir din olgusu ve sevgisi üzerinde birleşebilmektir.

Bu aydınlanma ışığını yakanlara ve emeği geçenlere teşekkür ederiz…

Editör: Haber Merkezi