Cumhuriyet Halk Partisi Karabük Milletvekili Hüseyin Avni Aksoy, TBMM Genel Kurul Kürsüsünden tarihi bir konuşma yaptı.

Aksoy’un konuşmasını TBMM’de gurubu bulunan tüm siyasi parti üyeleri alkışladı.

Belki de uzun yıllardır tüm siyasi partilerin Milletvekilleri tarafından alkışla karşılanan Aksoy'un konuşması Türk halkının tüm kesinleri tarafından da beğeni topladı. 

Aksoy, Bütçe görüşmeleri kapsamında yaptığı gündem dışı konuşma da kendi partisinden tutunda, Türkiye’de tartışma konusu olan bazı konulara objektif yaklaşımı ve eleştirisi takdir gördü.

“Atatürk'ü konuşmak için söz almış bulunmaktayım.” diyen CHP Milletvekili Hüseyin Avni Aksoy; “Günümüz dünyasında sevenimiz çoktur ancak Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur. Anayasa'nın ilk 4 maddesiyle korunan resmî dilimiz Türkçedir. Değiştirilmesi teklif dahi edilemez. Farklı dillerde eğitim millî gücümüzü zayıflatır. Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk "Türk milleti demek, Türk dili demektir. Türk dili, Türk milletinin kalbidir, zihnidir." demiştir. Dil, bir milletin iskeletidir, tüm organlar onun sayesinde bir arada var olur, yaşar, varlığını sağlıklı bir şekilde devam ettirir. Bugün bizler Bilge Kağan'ın Orhun Yazıtlarında Türk halkına seslenişini bu kutlu dilimiz sayesinde biliyoruz.

‘Mustafa Kemal Atatürk’ dediğimizde birincisi, ulusal Kurtuluş Savaşı'mızın kahramanı, Başkomutanımız; ikincisi, Türkiye Cumhuriyeti'nin mimarı ve kurucusu Atatürk'ten bahsetmemiz gerekir. Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde emperyalistlerce dayatılan Mondros ve Sevr paçavralarına bir avuç yurtsever arkadaşıyla karşı çıkan Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının Çanakkale'den, Trablus'a, Yemen'den, Sina'ya, Balkanlardan, Kafkasya'ya kadar vuruşmadıkları coğrafya kalmamıştır ve neticede Şişli'de daracık bir odada sıkışmışlardı. Uzun uzun anlattığı haritadan başını kaldırdı, âdeta nefes bile almayan arkadaşlarına baktı. Ulusun kader anıydı. Söylenecek ne varsa söylenmişti, söz bitmişti. O çelik mavisi gözlerinde belli belirsiz bir keder bulutu dolaştı. ‘Vakit tamam. Umutsuz olmayacağız. Uçurumun kenarındayız, bizi canlı canlı mezara atmak istiyorlar. Son bir cüret belki kurtarabilir, Anadolu'ya geçiyoruz.’ dedi.

Sayın milletvekilleri, işte bu son cüret, Sevr paçavrasının çöpe atılması ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla sonuçlandı. "Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir." diyerek Türkiye Cumhuriyeti'ni kurup egemenliği Türk milletine veren Atatürk'ü ve silah arkadaşlarını şükranla anıyorum.” ifadelerini kullandı.

TBMM’de tüm siyasi partilere mensup milletvekillerinden alkış alan Aksoy, konuşmasın bu bölümünde kendi partisi içinde tasvip etmediği bazı konulara da değinerek Genel Kurulu Kürsüsünden konuşmasını şöyle sürdürdü;

 "Ulu Önder'imize 'Atatürk' demekten imtina edenleri bu onurlu kürsüden Türk milletinin takdirlerine bırakıyorum.

Tüm yüz yıl önce, emperyalistlerin dayattığı Sevr paçavralarını kabul etmeyip Lozan'ı kabul ettiren Mustafa Kemal Atatürk'ün ‘En büyük eserim.’ dediği Türkiye Cumhuriyeti, bugün, yine küresel sermayenin, yani emperyalistlerin dayatmalarıyla karşı karşıyadır. Ana vatan, yavru vatan, mavi vatan ve gök vatan semalarımızda bu küresel güçlere ve yerli iş birlikçilerine karşı ‘Ya istiklal ya ölüm.’ diyerek, kanımızın son damlasına kadar Kuvayi Milliye ruhuyla karşı çıkacağız.

Milletimizin bağrından çıkmış millî ordumuza minnettarız. 14 Temmuz’da bu kürsüden Türk'ün şanlı bayrağı bir gün mutlaka Karabağ'da dalgalanacaktır demiştim. Şükürler olsun ki bayrağımız bugün orada dalgalanmaktadır. Doğu Akdeniz'de, Suriye ve Kuzey Irak'ta, Atatürk'ün ‘Türk kapısı’ dediği Nahcivan’da, Karabağ ve Azerbaycan'da üstün başarılar ve zaferler kazanan millî ordumuza dil uzatanları da Türk milletine havale ediyorum. “

TBMM Genel Kurul Kürsüsünde, konuşma süresi bittiğinden mikrofonu otomatik kapanan Aksoy’a Meclis Başkan Vekili; “Evet, Hüseyin Bey, bütün gruplar sizi alkışlıyor onun için devam edin lütfen. Buyurun.” diyerek, ek süre verdi ve Aksoy, konuşmasını şu ifadeler ile tamamladı;

“Sayın milletvekilleri, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün emriyle 3 Nisan 1937'de temeli atılarak kurulan, seçim bölgem Karabük'ümüzde "fabrika yapan fabrika" olarak bilinen Karabük Demir Çelik Fabrikası Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk çeliğini 1939 yılında üretmiştir. Safranbolu'ya bağlı 13 haneli bir köy olan Karabük'ümüz, bugün 250 bin nüfuslu ülkemizin 78'inci ilidir, tam bir cumhuriyet kentidir.

Sayın milletvekilleri, şu anda mevzubahis olan vatandır. Emperyal güçler yüzyıl önceki yenilginin rövanşını almak için tetiktedirler. Başka Türkiye yoktur. Ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmak ya da ne pahasına olursa olsun iktidarı alabilmek için değil, memleketi karpuz gibi ikiye bölmeden, icat çıkarmadan; vatan için, millet için en geçerli yol, kula kulluk etmeden Türk milleti ittifakıdır.

Mustafa Kemal Atatürk Kuvayi Milliye'nin oluşmasına çalışırken etrafındakilerden umutsuzluk içinde olan birisi; ‘Paşam, memleket işgal edilmiş, ordu tümüyle dağılmış, büyük devletler bizim sonumuzu görüşüyorlar. Galip devletlerin kuvvetli orduları ve donanmaları karşısında kurmak istediğiniz Kuvayi Milliye ne işe yarar?’ dedi. Mustafa Kemal gayet sakin şu cevabı verdi; ‘Kuvayi milliye, namuslu bir insanın yastığının altındaki tabancaya benzer, namusunu korumak için herhangi bir ümit kalmadığı anda hiç olmazsa intihar etmeye yarar.’

Kuvayi milliye dimdik ayaktadır.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. “

Aksoy'un TBMM Kürsüsünden yaptığı bu sıradışı konuşması ile ilgili özellikle seçim bölgesi olan Karabüklüler başta olmak üzere tüm yurtta takdirle karşılandı.

Aksoy için bir Karabüklü, Şeyh Edebali'nin şu sözünü tanımladı; "Atın iyisine doru, Yiğidin İyisine deli derler." 

Editör: Haber Merkezi