Ve beklenen oldu…

Uzun süredir sahnede olan “SOYTARILIKLAR SENFONİ” nin son perdesi geçtiğimiz hafta oynandı.

“Ne soytarılığı?” diye soracak olursanız;

İKTİDAR SOYTARILIĞI…

Beyefendi “Karabük’ün sahibi benim” havasında resmen.

Peki, onu bu kadar şımartan, tepemize çıkartan kim?

Kusura bakmayın ama hepimiz, yani tüm Karabük bu adamın köpeksiz köyde değneksiz gezmesinde,  basınından, siyasetçisine, sivil toplum kuruluşlarından, iş dünyasına kadar hepimizin vebali, günahı var.

Neden mi?

Beyefendi kanserli işçileri işten atar, kimsenin sesi çıkmaz.

Bu zat-ı muhterem, fabrikaya Ereğlili doldurur, onlara lüks konutlar inşa eder, ayrıcalıklı personel muamelesi yapar, herkes seyreder.

Ufak tefek mırıldanmalar başlayınca ise “Ne var bunda efendim, Karabük’e Ereğli kültürü getiriyorum” diyecek kadar da ukalalaşır.

Kimse hesap sormaz bu adama “Sen kimsin, Ereğli nere, Karabük nere, Allah’ın çilekcisi bana ne kültürü verecek, onlar demiri ilk kez Karabük İşçisi oraya gidince gördü, bu memleketin insanların yaptığı fabrikada bu işi öğrendi, o bana ne verebilir ki” demez, bir Allah’ın kulu da.

Ereğli firmalarında çalışan olarak bu kente gelenler müteahhit olur, Kardemir sayesinde keseyi doldurur, Karabük’ün firmaları işsizlikten can çekişir ama ne Ticaret Odasının sesi çıkar, ne Esnaf Odasının.

(Kimse bu konuda kurnazlık yapmaya kalkmasın, Ereğli’den gelip Karabük Ticaret Odasına kayıt yaptıran şirketleri bana Karabüklü olarak yutturmaya kalkmasın)

Ha keza, bu fabrikanın yemeği bile Gaziantep’ten gelir beyler.

Seçim süreci boyunca saygıdeğer iktidar mensupları Belediye Başkanı Rafet Vergili’ye “Hani 5 yılda 5 bin kişiye iş verecektin, ne oldu?” diye sorar da, bu adama “Kardeşim bu memlekette işsiz mi yok, kıçınız sıkışsa bize koşuyorsunuz ama fabrikayı da Ereğlili dolduruyorsunuz, bu ne iştir?” demez.

Demezler, çünkü kendileriyle çelişirler..!

Çünkü onlar koltuğu kurtarma uğruna koskoca Başbakanı bile kandırırlar, tüm Karabük’ün gözünün içine baka baka “Kardemir işçi bulamıyor” dedirtirler.

İnsan neye üzülüyor, biliyor musunuz?

Koskoca bir kent, topyekun verdiği mücadeleyi bunlar için mi verdi?

İşçisi, memuru, emeklisi, kadını, çocuğu sokaklarda bu günler için mi yürüdü?

8 Kasım’lar, bu günler için mi yaşandı?

Şuna emin ol…

Son yaptığın kesinlikle yanına kalmaz.

Sakın kendine Ereğli’yi filan model alma.

“Halil Posbıyık, Ereğli’de fabrika ve sendika ile uğraştı, seçimi kaybetti, bende Rafet Vergili’ye seçim kaybettirir, iktidarın gözüne girerim” filan diye düşünme.

Bunu başaramazsın..!

Neden mi?

Bir kere senin işçin senden nefret ediyor, hatta senden iğreniyor, “O benim değil, Ereğli’den gelenlerin genel müdürü, ekmek parası, ne yapalım, mecbur katlanıyoruz” diyor.

Evet, senin çalışanın seni sevmiyor…

Sakın birkaç soytarının söylediği “Sizi çok seviyoruz” laflarına kanma. Bu memleket bir zamanlar karton imparatorlar ve bulgurcu soytarılar gördü ama hiçbiri bugün ortada yok.

Ayrıca, işçi toplu sözleşme döneminde kimleri sevdiğini, kimlere değer verdiğini de gösterdi.

Seni, esnaf, tüccar, şoför, nakliyeci ve diğerleri de sevmiyor.

Neden sevsinler ki?

Onlara ne veriyorsun, onlar siftah yapmadan kepenk kapatırken, sen içeride kimlere hangi işleri veriyor, neler kazandırıyorsun, bunları hiç düşündün mü?

Seni emekli de sevmiyor…

Çünkü sen onların, yani o fabrikaya yıllarını verenlerin çocukları, torunları kahve köşelerinde çürürken, onların vereceği bir çay parasına muhtaçken, Ereğli’den getidiklerinle fabrikayı dolduruyorsun.

Onlarda hafta içinde lüks konutlarda sefa sürüyor, hafta sonları maaşları cebe koyup soluğu Ereğli’de alıyor.

Bu kente, esnafa, tüccara faydası var mı?

Düşünsene bir kere, bu insanlar seni neden sevsin..?

Sen aslında en büyük kötülüğü, seni o koltuğa oturtanlara yapıyorsun.

Onların yaptığı büyük hayırları, kent için yaptığı güzellikleri, abuk-sabuk icraatlarınla bir kalemde siliyor, yok edip gidiyorsun.

Sen, bu işlere geçmişte de yeltendin.

307 çalışana ilaveten, 500’e yakın bir insanın daha hesabını kesmek istedin.

O zaman cesur üç kişi çıktı ve sana “dur” dedi.

Belki de bugün onun kini ile hareket ediyorsun.

Onların kim olduğunu ben biliyorum, şimdi tüm Karabük’te öğrensin.

Sayın İZZETTİN KÜÇÜK, Sayın RAFET VERGİLİ ve Sayın AHMET TURAN TEMEL…

Sayın Vergili, Sayın efsane valimize “Sayın Valim, 500 kişi daha sokağa bırakılırsa, bu kentte huzuru sağlayamayız” dediğinde, kendileri o dönem ki İl Emniyet Müdürümüz Ahmet Turan Temel Beyi de çağırırlar ve üçlü bir toplantı yaparlar.

Sayın TEMEL çok cesur bir tavır sergiler ve telefonu açıp, bugün kendisini Karabük’ün sahibi zanneden MAAŞLI ELEMANA “Sen ne yaptığını sanıyorsun, sizi korumak zorunda değilim, tüm korumaları çekiyorum” der.

Bu gelişmenin üzerine, bugün kendisini kral zanneden zat tırsar ve bu tasarruftan vazgeçer.

Sen şimdilik köpeksiz köyde değneksiz geziyorsun.

Değneksiz geziyor ama korumasız gezemiyorsun.

Değer mi peki dünya malı için, para için, pul için, koltuk için kendinden bu kadar nefret ettirmeye?

Şirkette ne güzel işler yapıyorsun, üretimi 3 milyon tona çıkartıyor, ürün çeşitlerini artırıyor, gelir rekorları kırıyorsun ama her şey bu mu, biraz da insanca tavırlar sergilesen, seni bu kadar başarılı kılan personeline hak ettikleri muameleyi yapsan…

Tabi bunlar sana uzak kelimeler.

Bu düşüncede biri olsan, zaten bunları yapmazsın.

Ama şunu unutma,

Bu dünyanın öbür dünyası da var…

Yüce Allah, Kuran-ı Kerim’de şunu emrediyor;

“Bana hangi günahla gelirseniz gelin, asla kul hakkı ile gelmeyin”

Ayrıca şuna da eminiz,

Sen ve ekibin gün gelecek, kesesini, hatta çuvallarını dolduracak ve çekip gidecek.

Biz ise hep burda olacağız.

Çünkü mezarımız, evimiz, ocağımız burada…

Bu kentin insanı gariptir, saygılıdır, efendidir, haksızlığa karşı pek fazla isyan etmez, Allah’a havale eder geçer.

Zaten sende bundan yararlanıyorsun.

Şimdilik bende sana istediğin gibi at oynatma imkanı tanıyan ağa babalarını ve bu kenti yönettiğini iddia edenleri Allah’a havale ederek, yazıma son veriyorum.

Seni ise Allah’a bile havale etmiyorum.

Ha bu arada son olarak,

Sen, bu hareketinle kötülük değil, iyilik yaptın.

Çok yakında yaşayacak ve göreceğiz.

Sivrilttiğin kazıklar….

 

 

Editör: Haber Merkezi