Özel Medikar Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Mustafa Tatlı Otizmli çocuklara yaklaşımda. iletişim biçimi çok büyük öneme sahip olduğunu belirtti.   


 

Otizm çocukta sosyal etkileşimde kısıtlılık, iletişim düzeyinde belirgin gecikme, ilgi alanlarında sınırlılık ve tekrarlayıcı davranışlar gibi bulgularla ortaya çıkan bir gelişim bozukluğudur. Bu bozukluk genelde 36. aydan önce bulgu vermeye başlar, erkek çocuklarda kızlara nazaran 4 kat daha fazla görülür.

Bozukluğun görülme sıklığı 1995 yılında 500' de 1 iken güncel rakamlar 80' de 1 olarak bildirilmektedir. Bozukluğun görülme sıklığında yıllar içindeki değişikliğin temel sebebi otizme karşı artan toplumsal farkındalık nedeniyle ailelerin belirtileri daha kolay tarayıp fark edebilmesidir.

Otizmin sebebine yönelik yapılan çalışmalarda bozukluğun patolojisini açıklayabilecek net bir mekanizma henüz ortaya konamamıştır. Bu konuda şüphe duyulan birçok sebep vardır. En ön planda üzerinde durulan sebepler, beyinde hücreler arası mesaj taşıyan kimyasal maddelerde veya beynin anatomik yapısında bir bozukluk olabileceğidir.

Otizm belirtilerini dört ana başlıkta inceleyebiliriz. İlki sosyal etkileşimde yetersizlik bulgularıdır ki bunlar karşılıklı iletişim sırasında hiç göz teması kurulmaması ya da çok kısa süreli göz teması olmasıdır, aileler tarafından işitme sorunu olabileceği şüphesi uyandıracak kadar belirginleşebilen ismi ile çağrıldığında bakmama, duymuyormuş izlenimi verme gibi bulgulardır.

Bununla birlikte bir diğer otizm belirti grubu iletişim düzeyinde belirgin gecikmedir. Bu çocuklarda konuşma gecikir, dil gelişimi geridedir ayrıca beden dili kullanmakta ya da beden dilini anlamakta yetersiz oldukları fark edilebilir, bu çocuklar başkalarının duygu ve düşüncelerini anlamada güçlük yaşarlar.

Üçüncü belirti grubu, otizmli çocukların ilgi alanlarının sınırlı olmasıdır. Bu çocuklar çoğunlukla  oyuna ve oyuncağa karşı ilgisizdirler, hayali oyunlar kurmazlar, genelde aileler yaşıtları ile oyun oynamadıklarından yakınırlar, otizmli çocuklar tek başına vakit geçirmeye meyillidirler.

En son belirti grubu ise dışardan da kolaylık fark edilebilen el çırpma, kanat çırpma,  sallama, sallanma, kendi etrafında dönme gibi tekrarlayıcı davranışlardır ve bu davranışlar genellikle değişime dirençlidirler.  

Bu belirtilere ek olarak bu çocuklarda görme, işitme, koku, tat ya da dokunma duyularında aşırı duyarlılık, acı hissine karşı duyarsızlık, aşırı hareketlilik ya da hareketsizlik, tehlikeler karşısında duyarsızlık gibi belirtiler de görülebilmektedir.

Otizmli çocuklara yaklaşımda iletişim biçimi çok büyük öneme sahiptir. Açık ve kısa cümlelerle  bu çocukların anlayabileceği bir dille konuşmak gerekmektedir. Örneğin, 'Odaya çöp atmamalısın, bundan herkes nefret eder, çöpleri topla ve temizce çöpe at.' demek yerine daha net bir şekilde 'çöpe at' şeklinde yönlendirilmelidir.

Hatta isteklerimiz resimlerle anlatılabilir ve bu şekilde daha kolay bir iletişim kurulabilir. Bu çocuklarla iletişim sırasında bolca mimik kullanmak, ses tonunu iniş çıkışlarla ayarlamak, göz seviyesine kadar eğilmek, çocuğun yüzüne bakarak konuşmak gibi yöntemler fayda sağlamaktadır.

Aileler bu çocuklarla evcilik, oyuncaklara yemek yedirme, uyutma, banyo yaptırma, oyuncakları hayali doktora götürme, berbere götürme gibi hayali oyunlar oynayarak onların sosyal becerilerini artırmada fayda sağlayabilirler. Otizmli çocuklara yaklaşımda son önemli husus ise onların güvenliğini sağlamaktır.

Daha önce de belirttiğimiz gibi bu çocuklar acı hissine ve tehlikelere karşı duyarsızlık gösterebilirler ve öfke nöbetleri yaşayabilirler. Çocuğun kendisine ve ya da çevresindekilere karşı yararlayacı davranışlar sergilemesini önlemek için gerekli hallerde başvurduğunuz hekim ilaç tedavisi başlayabilir.