Seçimlerin bitmesiyle birlikte siyasi partilerde de kazanlar kaynamaya başladı.

Özellikle AK Parti ve CHP’de çok ciddi tartışmalar yaşanıyor, kulisler yapılıyor.

AK Parti içerisinde ki muhalefet hareketi aslında yeni değil. Belki de geçmişten bu yana yaşananlar ve o yaşanmışların birikimi bu seçimin mağlubiyetinde rol oynayan en önemli etkendi.

Nasıl mı..?

Malum olduğu üzere parti içi muhalefet, Sayın Cumhur Ünal’a karşı, Sayın Kamil Karakurluk’un aday olduğu kongre ile başladı. O dönemde ki milletvekillerinden Sayın Hasan Bilir ve Ali Öğüten ile dönemin Karabük Belediye Başkanı Sayın Hüseyin Erer başta olmak üzere, birçok önemli ismin destek verdiği Sayın Karakurluk seçimleri kıl payı kaybetti.

O seçimlerde Cumhur Ünal ve ekibinin kazanması için taşın altına bırakın elini, gövdesini koyan bir isim vardı, o da Sayın Mehmet Ceylan’dı…

O kongreden sonra Sayın Ceylan’ın krallığını kabul etmeyenler, 2007 Seçimleri öncesinde yeni bir lider arayışına girdiler.

O lideri de Sayın Başbakana çok yakın bir noktadan buldular ve Karabük’ten aday olması için bastırıp ikna ettiler.

Malum o isim partinin kurucular kurulu üyelerinden ve Sayın Başbakanın danışmanlarından Sayın Mustafa Ünal idi. Herkesin ağabey olarak gördüğü ve parti tabanını tek yumruk haline getirmesini beklediği Sayın Mustafa Ünal ise bu toplara hiç girmedi. Türkiye’den çok Almanya’da, Karabük’ten çok İstanbul ve Ankara’da dört yılı geçirdi, dönemini bitirip köşesine çekildi.

Mustafa Ünal’dan da umduğunu bulamayan parti içi muhalefet, bu sefer ikinci kongre için kolları sıvadı, Sayın Emin Demir ismi ile yola çıktı. O kongre daha çetin geçti. Bu sefer üç milletvekili de Sayın Ömer Ayar’ı destekliyordu.

Sonuçlar açıklanırken üçü bir aracın içinde, dörtyol köprüsünün girişinde, araçları Ankara’ya çevrilmiş şekilde bekliyor, dakika başı salondan son durumla ilgili bilgiler alıyorlardı. Sonuçta 12 oyla kongreyi kazandılar. Kongre kazanıldı, ancak o günden itibaren kayıplarda başladı..!

Bu bölünmüşlük 2009 Yerel Seçimlerinde açıkça sandığa yansıdı ve Karabük’te belki de Türkiye’nin sürprizi yaşandı. Partisinin belediye meclisinden 1.500 eksik oy alan belediye başkan adayı Sayın Hüseyin Erer, 500 oy fark ile seçimleri kaybetti. Belki de bu durum parti içi mücadelenin sandığa en acı şekilde yansımasıydı.

Yaşanan bu ağır yenilginin ardından teşkilat koltuğunu korumasına korudu, ancak üç milletvekili de 2011 Genel Seçimlerinde listede yer bulamadı.

2011 Seçimlerinde listenin başına öyle bir isim geldi ki yalnızca AK Partililer değil Karabük’ün yaklaşık % 60’ı “kurtulduk” dedi. Türkiye’nin ikinci adamı, Karabük’ün yetiştirdiği en büyük devlet ve siyaset adamı Sayın Mehmet Ali Şahin artık Karabük Milletvekili Adayı idi.

Bu isim seçimler öncesinde doğal olarak partiyi tek yumruk yaptı. Hatta seçim kampanyası süresinde etrafında olan isimlerin çoğu mevcut yönetime muhalif olan isimlerdi. Malum olduğu üzere seçimler yapıldı, zafer kazanıldı ancak teşkilatlar noktasında değişen hiçbir şey olmadı.

İl Kongresinden önce gerçekleşen Merkez İlçe Kongresi öncesinde bir takım kıpırdanmalar yaşandı, aday çıkartıldı. Ancak onları da Ankara’ya, Genel Merkeze çağırdılar ve “Biz sizi istemiyoruz, Kemal Karadeniz Beyin devamını uygun görüyoruz” dediler. Tabi ilçede bunlar yaşanınca il için kimse bir hareket içerisine girmek ya da aday olmak gibi bir maceraya atılmadı.

AK Parti içerisinde yaşanan tüm bu mücadelelere Milli Görüş kökenlilerle, Merkez Sağ kökenlilerin mücadelesi de diyebiliriz. Çünkü Merkez Sağ’dan gelmiş AK Partililer ötekileştirildiklerini düşünüyorlar ve varlıklarını ispatlamaya çalışıyorlardı. Tüm mücadelelerine rağmen geride kalan üç kongrede ve milletvekili seçimlerinde bunu başaramadılar.

Ve işte onlarda hesabı 30 Mart’ta sandıkta gördüler, adeta 2009’un rövanşını aldılar. Sandığa gittiler, Belediye Meclisi ve İl Genel Meclisinde partilerine ve genel başkanlarına desteklerini verdiler, ancak belediye başkanlığında kendilerini ötekileştirdiklerini düşündükleri ekibin lideri olarak gördükleri Sayın Mehmet Ceylan’ı veto ettiler.

Zaten başkan adayı ile belediye meclisi listesinin aldığı oylar arasında ki farklarda bunu açıkça gösteriyor.

Kısacası AK Parti tabanı iç hesaplaşmasını parti içi kongrede değil, sandıkta yaptı.

Tabi bunda beş yıllık görev süresi içerisinde başardıklarıyla ve parti gözetmeksizin herkese eşit yönetim anlayışıyla, tüm Karabük’ün takdirini kazanan Sayın Rafet Vergili’nin etkisi yok muydu?

Tabi ki vardı…

Ancak gördüğümüz kadarıyla halen birileri sırf koltuklarını koruma uğruna, Saygıdeğer Büyüğümüzü kandırmaya devam ediyor.

Sayın Mehmet Ali Şahin “MHP Karabük’te seçimi CHP’nin desteğiyle kazandı, CHP’nin Karabük Merkezde en az 20 bin oyu var” diyor.

O zaman kendilerine Karabük Milletvekili seçildiği 2011 seçim sonuçları ile yanıt verelim.

O seçimlerde köyler dahil, Karabük Merkez’de MHP’nin aldığı oy 13 Bin 57 iken,  CHP’nin oyu ise 13 Bin 24.

Sayın Rafet Vergili’nin bu seçimlerde yalnız merkezde aldığı oy ise 34 Bin 463.

Yani 2011 seçimlerinde köylerde oy kullananlarında, bu seçimlerde belediyede oy kullandığını farzetsek, MHP + CHP desek 26 Bin 81 oy yapıyor.

Ancak Sayın Vergili yalnız merkezde 34 Bin 463 oy alıyor.

Hadi bunları bıraktık…

Peki, İl Genel Meclisi sonuçları?

AK Partinin 2011 Milletvekili Seçimlerinde Karabük Merkez’de köyler dahil aldığı oy 44 Bin 403 iken, bu seçimlerde İl Genel Meclisi’nde aldığı oy ise 37 Bin 418

MHP’de ise tam tersi bir durum var. 13 Bin 57 olan oy sayısı, 30 Bin 59’a çıkmış. Kaldı ki aynı parti, milletvekili seçimlerinde tüm il genelinde 22 bin oy almıştı. Kısacası herkes bu açıklamalara değişik yorumlar yapıyor. MHP’liler “Sayın Şahin, SP oyları nerede, önce onu söylesin, onlar oyu nasıl artırmış?” derken, çok iyi AK Partili olduğunu bildiğim bir dostum ise Sayın Şahin’in “Seçimleri 7-0 kazanmak için sahaya çıkmıştık ama 5-2 kazandık. İki gol yedik ama yine de kazandık” değerlendirmesine ithafen “Doğru ama yediklerimiz Altın Gol” şeklinde esprili bir yaklaşımda bulunuyor.

----OO----     ----OO----     ----OO----     ----OO----


Bir iki cümle de muhalefet partilerinden bahsedecek olursak, dostlar kusura bakmasın ama bu CHP, burada dikiş tutmaz.

Çünkü, CHP Karabük'te bir türlü kabuğunu kıramıyor.

Aynen Avrupa Birliği dönem başkanlığı gibi…

Bayram Karadağ ve ekibi gidiyor Erdoğan Dinçel ve ekibi geliyor, o gidiyor Adnan Yüce ve ekibi geliyor. CHP, tabir-i caiz ise dönme dolap gibi dönüp duruyor.

Siz bana göstersenize emekli olmuş üç-beş memurun dışında CHP’ye umut bağlayıp,  partiye üye olmuş yeni bir kaç isim. Ha olabilir tabi. Onlarda kongre kazanmak için önce partiye üye yapılan, sonra delege seçilen ama parti binasının nerede olduğunu bile bilmeyen isimler.

CHP’nin Karabük’te içinde bulunduğu durum aslında son derece düşündürücüdür.

Neden mi?

Karabük Demir Çelik Fabrikalarını ve dolayısıyla Karabük’ü CHP kurmuştur.

1994’da DYP Lideri Tansu Çiller Karabük Demir Çelik Fabrikalarını kapatmak, Karabük’ü karartmak istemiş ancak ona ortağı, SHP Lideri Murat Karayalçın “dur” demiş ve fabrikanın yöre halkına 1 liraya verilmesini sağlamıştır.

KARDEMİR 2000 yılında batmış, 1 kg cevhere ve kömüre muhtaç kalmış, dönemin Başbakanı ve DSP Lideri Merhum Bülent Ecevit hiçbir şirkete uygulanmayan bir planı Bakanlar Kurulu’ndan çıkartmış ve akabinde yapılan seçimlerde iktidara gelen AK Parti’de o kararnamenin içini doldurmuştur.

Kısacası Karabük’ün kuruluşundan, kurtuluşuna her noktasında sol vardır ancak bir tek sandıkta yoktur.

CHP’yi yönetenlerin de bu durumun nedenlerini iyi araştırması gerekir.

----OO----     ----OO----     ----OO----     ----OO----


Gelelim MHP’ye…

MHP bu seçimin her anlamda tek galibi.

Tabi bunda en önemli etken her kesinde kabul ettiği üzere Sayın Rafet Vergili.

MHP Sayın Vergili’nin etinden, sütünden, kısacası tüm nimetlerinden yararlandı. Hatta Sayın Vergili’nin bu seçimlerde çevre il ve ilçelere bile katkısı oldu. Milletvekilliği seçimlerinde il genelinde 22 bin oy alan parti, yalnız merkezde 30 bin il genel meclisi oyu alıyorsa kimse bunun tamamen parti oyu olduğunu iddia etmemeli.

MHP bu seçimde Karabük’ün yanına belediye olarak Ovacık’ı da eklerken, Safranbolu, Eskipazar, Eflani ve Yortan’da son derece iddialı bir seçim yaşanmasına neden oldu, çok ciddi oy artışı sağladı.

Tabi birde olayın teşkilat boyutu var. Sayın Devlet Bahçeli ve Sayın Rafet Vergili kolay kolay kimsenin cesaret edemeyeceği bir işin altına imza attı. Seçimlere bir ay kala teşkilatlarda değişikliğe gidildi.

Karabük’te ki krizi Burdur mitinginde öğrenen Sayın Bahçeli, yardımcılarından Sayın Ruhsar Demirel’e “Buradan direkt Karabük’e git ve Rafet Beyin hazırlayacağı listeleri al gel” talimatıyla, hem Sayın Vergili’ye güvenini, hem de Karabük’te ki muhatabını da açıkça ilan etti.

MHP son derece kritik bir dönemde yaşanan bu krizi bile avantaja dönüştürdü.

Yalnızca MHP tabanında değil, tüm Karabük’te sevilen, saygı duyulan bir isim olan Sayın Burhanettin Arslan il başkanı oldu.

Parti içerisinde hiçbir şahıs, ya da grup Burhanettin Arslan ismine itiraz etmedi, şunun adamı, bu grubun temsilcisi diyemedi. Herkes “Burhanettin Hocamız” ya da “Burhanettin Ağabeyimiz” dedi. Onun başkanlığında, eğitimli, kariyerli, çevrelerinde sevilen ve sayılan isimlerden oluşan son derece kaliteli bir yönetim oluşturuldu ve ifade ettiğimiz gibi yaşanan süreç müthiş bir avantaja dönüştü. Tabi bunda en önemli etken de Sayın Vergili ile Sayın Arslan’ın uyumu oldu.

Kısacası MHP rakiplerinin eksilerinin karşısına artıları koydu ve 30 Mart’ta bu sonuç doğdu…