Siyasi partilerde aday adaylığı başvuruları tamamlandı. Şimdi gözler Parti Genel Merkezlerinde ve 7 Nisan’da YSK’ya sunulacak. Listelerden isterseniz, listesini önseçim sonucunda belirleyecek CHP’den başlayalım.

Malum üç aday adayı var.

Onlardan biri, Mehmet Ali Bölek’lerin, Hasan Ergüven’lerin, Sabahattin Oral’ların çalışma arkadaşı, Sosyal Demokrat hareketin yakından tanıdığı, “Fikret Ağabey” dediği Fikret GÖKÇE.

CHP kulislerinde şöyle bir nabız yokladık, neler oluyor öğrenmeye çalıştık. Bize ilginç gelen nokta şu oldu; Parti içi mücadelede rakip olan bir çok isim Sayın FİKRET GÖKÇE üzerinde birleşmiş, kısacası bu isim onları bir masa etrafında buluşturmuş. Şayet bu sandığa yansırsa FİKRET GÖKÇE ismi en şanslı isim olarak gözüküyor.

Bir diğer isim ise çocukluğundan bu yana siyasetin içerisinde olan, babadan CHP’li Sayın MUSTAFA AKAY. Kendisine “Sayın AKAY” demeyeceğim, çünkü o bizim meslek büyüğümüz. Mustafa Ağabeyi değişik konularda eleştirebilirsiniz, ancak temiz siyaset ve dürüstlük konusunda asla bir söz söyleyemezsiniz. Hatta kendisine “Karabük’ün Ecevit’i” desek abartmış olmayız.

MUSTAFA AKAY ismi de en zor günlerde partisine sahip çıkışı, kimsenin CHP’nin kapısının önünden geçmediği dönemlerde her türlü zorluğu göğüsleyişi gibi özellikleriyle CHP’de ilgi gören bir diğer isim.

Bir diğer aday adayı ise işadamı CEVDET AKAY.

Yani MUSTAFA AKAY’ın “Daha düne kadar elinden tutup aday yapılması için Ankara’ya götürdüğümüz, destek verdiğimiz” cümleleriyle tanımladığı isim.

CHP tabanına bu isim ile ilgili görüşlerini sorduğumuzda “YA ADAYSIZ KALIRSAK!” diyor birçok partili.

Bunları söyleyenlere “O ne demek?” diye sorduk ve şu yanıtı aldık “Ne bilelim, ya son dakika yine bizi yüz üstü bırakırsa, yine İstanbul’dan Genel Merkeze bazı telefonlar gelirse o zaman biz ne yapacağız?” cevabını veriyor.

Görünen şu; Bir çok CHP’li 2007 seçimlerinde CEVDET AKAY’ın listeden çekilmesini, partisini zor durumda bırakmasını affetmiyor. Hatta o seçimlerde kaybedilen milletvekilliğinin faturasını da kendisine kesiyor. Bir CHP’li dostumuz şunu söyledi “Birinci sırada olan İsmail Yılmaz Hoca o günlerde gece yarılarına kadar seçim çalışması yapıyor, gecenin bir saatinde Ankara’da yoğun bakımda olan kızının yanına gidiyor ve sabah Karabük’e dönüp çalışmalarına devam ediyordu. O ise o günlerde hem İsmail Beyi, hem de partimizi yalnız bıraktı, şimdi biz ona nasıl sıcak bakabiliriz?”

Gördüğümüz kadarıyla CHP’lileri rahatsız eden bir diğer konu ise parasal konular.

Bir takım çevreler CHP önseçimini 4 büyüklerin kongrelerine çevirmeye çalışıyor. Bilirsiniz, eskiden bu kulüplerde aday olan başkan adayları “Trilyonlarla geliyorum” şeklinde vaatlerde bulunur, yönetimlerine de para babalarını alırdı. 29 Mart’ta yapılacak önseçim öncesi böyle bir algı yaratılması tabanda ciddi bir rahatsızlığa neden oluyor.

Bu konudaki kişisel kanaatimizi soracak olursanız;

CHP, paraya, güce teslim olacak bir parti olsaydı Cumhuriyet kurulmazdı..!

Neden mi?

CHP’yi kuranlar bağımsızlığı, özgürlüğü, cumhuriyeti değil mandacılığı tercih ederdi ve millet olarak bu günlere gelemezdik.

Kaldı ki seçimlerde örgütlerine en ciddi ödenekleri aktaran, adaylarını ve teşkilatlarını kimseye muhtaç etmeyen partilerin başında öteden bu yana hep CHP gelir. Onun için CHP’lilerin bu algıdan etkilenmelerini pek mümkün görmüyoruz.

Şuna eminiz; Hiç bir CHP’li “KAZANAN RANT OLDU” denmesini istemez, çünkü CHP’liler bu konularda hassas, eğitimli, kültürlü ve neyin ne olduğunu bilen insanlardır.

Gelelim AK Parti’ye

Daha önceki yazılarımızda ifade ettik.

Bu seçimlerde Büyük Reisin ana kıstası SADAKAT olacak

Onun için daha düne kadar başka partilerle adaylık pazarlığı yapanların, geçmişteki görevlerinden güç almaya çalışanların çok fazla şansı olacağına inanmıyoruz.

Ruh çağıran aday adayları var AK Parti’de..!

Bu kentin ruhu sana kaldıysa, işimiz Allah’a kaldı demektir zaten

Nedir bu makam, mevki sevdası ve koltuk hırsı, Allah aşkına?

Madem görevinizi çok seviyordunuz, neden siyasete atıldın?

Halen mesajlarını “REKTÖR HOCA” diye çekiyorsun.

Ayrıca bildiğimiz kadarıyla Karabük’ün Rektör Hocası Prof. Dr. Sayın REFİK POLAT...

Buna “Algı yönetimi” deniliyor işte. Beyefendiyi kamuoyuna “Prof. Dr. Burhanettin Uysal” diye sorsanız %10 çıkmaz, ancak “Rektör” deseniz bir çok insan bilir. İşte onun için başından bu yana bir şey söylüyoruz “Bu insanlar ne kazandıysa bu kent sayesinde kazandı, bu kent onlara çok şey verdi ve onlarda karşılığında görevini yaptı, kimse bunu da bir marifet gibi bu insanların karşısına koyamaz”

Önce bir mütavazi ol, eğilmesini, tabana inmesini bil “AK PARTİ ADAY ADAYI PROF. DR. BURHANETTİN UYSAL” şeklinde mesaj atmak sizi neden rahatsız ediyor?

Sayın OSMAN KAHVECİ “Genel Müdür” ya da “24’üncü Dönem Vekil” diye,

Sayın ÖMER AYAR “Başkan” diye,

Sayın SEDAT NAMAL “TSO Başkanı” diye mesaj çekiyor mu?

Neyse, konuyu toparlayalım;

Sayın ÖMER AYAR temayüle alınmadığı gibi kamuoyu yoklamalarına da alınmadı. Bu son derece manidar ve düşündürücü. Biz “Sayın AYAR’ın şansı var” dediğimizde birçok insan şu cevabı veriyor “Görevden alınan biri vekil yapılır mı?”

Bizde onlara diyoruz ki “Ömer Bey seçim kaybetti diye görevden alınsaydı, 2009’da alınırdı, ayrıca seçim kaybedenlere fatura kesilseydi, önce Sayın Mehmet Ali Şahin’e ve Sayın Bülent Arınç’a kesilirdi, Sayın Şahin 2009’da Antalya’yı kaybettikten sonra TBMM Başkanı olmazdı. Karabük’ü kaybettikten sonrada ikinci adamlığa getirilmezdi. Sayın Arınç Manisa’yı kaybettikten sonra Başbakan Yardımcısı yapılmazdı”

Sonuç olarak şahsi fikrimiz şu;

Büyük Reise üç isim gider; OSMAN KAHVECİ-ÖMER AYAR-SEDAT NAMAL…

Liste bunlardan ikisinden oluşur.

Gelelim MHP’ye;

İş tamamen RAFET VERGİLİ taraftarları ve RAFET VERGİLİ düşmanları savaşı haline geldi. Bu cümleleri Sayın DURMUŞ YALÇIN ve Sayın DURSUN ALTIPARMAK çarpışması için kuruyorum. Çünkü Sayın YAŞAR KILIÇ’ın, Sayın ÇETİN İPEK’in MHP’liliğini, Ülkücülüğünü konuşacak, tartışacak kadar çaylak, salak ya da aptal biri değiliz. Sayın AYHAN AKBAŞ ve Sayın YUNUS YAZAR bu yarışa heyecan katan, gerçekten samimi, kaliteli ve düzgün isimler.

Peki, Sayın ALTIPARMAK ve Sayın YALÇIN isimlerini gönülden destekleyen, bu isimlerden biriyle sonuca ulaşılacağına inanarak destekleyenler yok mu, elbette var. Ancak hakim görüş şu; düşman kardeşlerin büyük mücadelesi.

Sayın DURSUN ALTIPARMAK kendisini şanslı görebilir, büyük bir destek olduğunu düşünebilir, ancak şunu iyi bilmeli; taraftarlarının büyük bölümü “Düşmanımın düşmanı, dostumdur” diyenler.

Tabi insanda birazda tutarlılık olacak. Basın toplantısında “Yuvama döndüm” diyorsun ancak sosyal medyadaki sayfanda “Siyasete Adalet Partisi Gençlik Kolları’nda başladım” diyor, politik görüşünü de “Liberal” olarak tanımlıyorsun.

Ben şahsen Sayın DURSUN ALTIPARMAK’ın danışmanı ya da medya uzmanı olmak istemezdim, çünkü bir kişinin filan yapacağı iş değil bu..!

Çünkü bırakın yıllığı, günlük değişen bir durumu var.

Tabir-i caiz ise resmen DURSUN UYGUN..!

Bir Afyon Milletvekili vardı 1995’de DSP’den seçilen. Adı “Fırıldak Kubi” ye çıkmıştı. Bir gün evden çıkarken hanımına diyor ki “Ben partiye gidiyorum”

Hanımı da diyor ki “Hangisine?”

Dursun Altıparmak’ın “Yuvama döndüm” açıklamasını izlediğim dakikalarda şu olay aklıma geldi;

Osmanlının son dönemleri, Vahdettin’in torunu doğuyor, isim olarak ta Osman Gazi’nin dedesi Ertuğrul Gazi’nin ismi veriliyor. Bunun üzerine Süleyman Nazif şu cümleleri kaleme alıyor “Eyvah, galiba Osmanlı ikinci tura başladı”

Anneniz iyi ki adınızı “DURSUN” koymuş, ya başka bir şey koysaydı, vay bu Karabük’ün haline…