ÇELİK İŞ SENDİKASI GENEL BAŞKANI ALİ CENGİZ GÜL, KANAL 78 GENEL MÜDÜRÜ ŞÜKRÜ GÖKKAYA İLE YAPTIĞI RÖPORTAJDA BU ZAMANA KADAR KONUŞMADIKLARINI İLK DEFA KONUŞTU


 

 

gılden-onemli-aciklamalar


Çelik İş Sendikası 1989 yılında ki Grevinden sonra Kardemir’de ilk kez greve gidiyor. Toplu Sözleşme Süreci ve grev kararı ile ilgili ilk kez Kanal 78 Genel Müdürü ve Genel Yayın Yönetmeni Şükrü Gökkaya’ya konuşan Çelik İş Sendikası genel Başkanı Cengiz Gül “Grev taraftarı değiliz, grevden korkan insanlarda değiliz, ben grevi yaşayan değil, yöneten bir adamım. Şayet bu yola çıkarsak, bunun kazananı kesinlikle işçi olur, ayrıca mevcut teklifimizde geçerliliğini yitirir ve daha yüksek bir rakamla karşılarına çıkarız” dedi.

Ali Cengiz Gül’ün, Şükrü Gökkaya ile yaptığı röportajdan bazı satırbaşları şöyle;

 
HEP İŞÇİNİN FEDAKÂRLIK YAPMASINA ALIŞMIŞLAR

Bu sürecin zor geçeceğini, bu yola çıkarken biliyorduk. Çünkü geride bıraktığımız 10 yıl içerisinde hem Kardemir işçisinin yaptığı fedakarlıklar var, Kardemir’in ekonomik kriz içerisinde olması, şirket yönetiminin sürekli bizlerden fedakarlık istemesi neticesinde bizim ağabeylerimizde ‘Kardemir bacaları karartılmasın, Karabük zor günler geçirmesin’ anlayışıyla sürekli fedakarlıklar göstermişler. İçerisinde olduğumuz süreçte artık bu fedakarlıklar son bulsun istedik, şirketin sürekli açıklanan kazancından bizlerde adil şekilde payımızı almak için yola çıktık.

Bizim anlayışımız ‘Şimdiye kadar hep yönetim istedi, şimdi de biz isteyelim’ bile değildi, ancak yıllara dayanan tecrübelerime dayanarak böyle bir dik duruşla karşı karşıya kalacağımızı hissediyordum. Çünkü hep onlar istemiş, hep biz vermişiz. Ancak bir Kardemir işçisinin maaşını diğer iki entegre tesis ile karşılaştırıyoruz, Kardemir işçisinin bu süreçteki talebi isteme dönemi bile değil, paylaşma dönemi. Bu da hep işçinin vermesine alıştırmaktan kaynaklanan bir durumdur. Arkadaşlarımız bu güne kadar hep inanarak fedakarlık yapmış, ben fedakarlık yaparsam günü geldiğinde bende karşılığını alırım demiş, ancak o gün geldiğinde karşımıza bu tablo çıktı. Bize düşen birlikte yürümek, süreci birlikte yönetmek.

Arkadaşlarıma 1 Mayıs’ta ‘Kırımızı çizgimiz olan % 42’ye evet diyor musunuz, eğer bu kabul görmezse grevi istiyor musunuz’ diye sordum ve evet yanıtını aldım. Teklifimizi sunduk ancak olumlu yanıt alamadık, bugün Ankara 38. Noter aracılığıyla da grev kararımızı bildirdik

 

GREV SÖZCÜĞÜNÜ KULLANMAM, KULLANIRSAM DA YAPARIM

“Grev kararı çok ciddidir, grev sözcüğü çok ciddidir. Bu sözü kolay kolay kullanmam. İlk kez 1 Mayıs’ta kullandım, grev sözcüğü hep söylenen, tehdit olarak kullanılan bir ifade olmamalı. Grev ağır bir sözcük olmalı ve söylendiğinde de yapılmalı. Biz kararımızı aldık, bu iş için 6-7 günlük bir süre var, şayet bu süre zarfında sunduğumuz % 42’lik teklife evet denirse imza atarız, ancak kabul görmezse de üzülerek ifade ediyorum ki genel merkez ve şube yönetimimiz ile birlikte bu kararı uygularız. Bizim ayağımızın titreyeceğini, greve gidemeyeceğimizi düşünenler varsa çok büyük bir yanılgı içindeler. Biz sendikacılığı meslek değil unvan olarak görüyoruz. Ben ve arkadaşlarım, genel merkez ve şube yönetimi bunu böyle görüyor ve alın teri için mücadele ediyor. Ben işçi arasında hiçbir ayrım yapmam, hepsinin alın teri için mücadele ederim. Arkadaşlarımız bizlere inanıyor ve güveniyor, şayet bu süre içerisinde bir sonuç çıkmazsa bizim en ufak bir tereddüt edeceğimizi düşünmesin.

 

KARDEMİR’İN BACALARI TÜTERKEN, İŞÇİNİN BACALARI SÖNMEMELİ

Toplu sözleşmenin teknikleri vardır. Biz %65’lik ilk teklifimizin ardından başlayan süreç içerisinde kırmızı çizgimiz olan % 42’yi koyduk. Belki bu rakam yüzde olarak yüksek gözükebilir, ancak parasal karşılığı asla yüksek değil. Çünkü Kardemir işçisi çok düşük ücret alıyor. Bu rakama imza atsak en düşük işçi ücreti Bin 250 lira civarında olacak. Bu rakamlara Türkiye’de ağır sanayi de asla işçi çalıştırılamaz, İskenderun’daki rakamlar bunun iki hatta üç katı. Bunlar yüksek maliyetlerde getirmiyor, 10 yıllık alışkanlıklar devam etsin isteniyor, hep Kardemir’in bacaları deniliyor, evet o bacalar önemli ancak Kardemir işçisinin bacaları da Çelik İş Sendikası içinde çok önemli. Evet o bacalar tütsün ama işçimizin bacaları da tütsün, asla arkadaşlarımızın bacalarının sönmesine müsaade etmeyeceğiz. Ne yönetimle, ne de genel müdürle bir problemimiz var. Tek derdimiz işçimize 1 lira daha fazla almak, onların insanca yaşamasını sağlamak. Biz üslubumuzu asla bozmadık, bundan sonra da bozmayacağız. Bizi bu noktada kimse asla sorgulayamaz. Önce herkesin kendisini sorgulaması lazım. Geride bıraktığımız 10 yıl içerisinde azar azar artış yapılsaydı bu sürece gelinmezdi.

 

GREV OLURSA %42’DE KALMAYIZ

“3 bin Kardemir işçisi bu davadan vazgeçmez. Bizlere bu yetkiyi verdi ve onların adına bu mücadeleyi veriyoruz. Bir arkadaşımız bile bu hak alma mücadelesinden vazgeçmez. Sabahtan bu yana telefonlarım susmuyor, arkadaşlarım heyecanlı ve kararlı, ancak Kardemir işçisi grev yolunda yürümez gibi bir yanılgı içinde olan varsa çok üzülürüm. Kardemir işçisi 10 yılın hesabını soruyor. Bu işçi yiğit işçi ve kendi davasını satmaz. Bu işçi 10 yıl böylesine yiğit bir anlayışı beklemiş, işçi zaten böyle dik bir duruş bekliyor. Biz onların hislerine hitap ediyoruz, onlar dik durulmasını istiyor, onlar bu rakamlara çalışmak istedi de, biz mi grev kararı aldık? Bunlar bizim moralimizi filan bozmaz, bu süreçte bunu Kardemir yönetimine söyleyenler onları da yanıltmış olduklarını görecekler. Buradan Kardemir yönetimine sesleniyorum; Bu rakamlar yüksek değil, gelin bu sözleşmeyi 6-7 günlük süre içerisinde imzalayalım, Karabük’te ve Kardemir’de biz böyle bir greve zorunlu kalmayalım. Bizim artık bu noktadan sonra geri dönüşümüz olmaz, şunu da net söylüyorum, şayet bu iş greve giderse bizim taleplerimizde değişir, bu noktada kalmaz ve artar. Biz bu yola çıkarsak ne ben, ne yönetimim, ne de şubem bu noktada durmazlar, biz bunu geçmişte yaşadık.

 

GREV YÖNETEN ADAMIM

“Dik duruşumuzu gösterdik. Bundan sonra da metanetimizi koruyacağız. Bu süreci değerlendirirlerse sözleşmeyi imzalarız, aksi takdirde grev başlar. Grev başladıktan sonra da kimse bizden mevcut teklifimizin arkasında durmamızı beklemesin. Biz 1989’da % 142 ile başladık ancak grevin ardından % 172 ile bitirdik. Ben o grevin mimarlarından biriyim, o grevi yaşamadım yönettim. Rahmetli Metin Türker beni aradı ve özel olarak grevi yönetmemi istedi, ben o grevi yönettim, onun için grevin zorluklarını, sıkıntılarını, mücadelesini bilirim, ama sonuçta kazananı da bilirim. Bunun kazananı işçi olur, asla patron olmaz. İhanet olmadığı sürece kazanan işçi olur. Biz ne kazanan, ne de kaybeden olmak istiyoruz. Biz hem işçinin, hem işverenin birlikte kazandığı bir formül istiyoruz.