sukru-gokkaya


 

YAZININ VİDEOSU



Hep söylediğimiz, gururla dile getirdiğimiz bir şey vardır kent olarak. O da, “Tüm şehirler kurtuluşunu kutlar, biz ise kuruluşumuzu” cümlesidir

Aslında bu kentin de bir kurtuluş savaşı vardır.

8 Kasım’dır o da...

Millet olarak her ne kadar geçmişi çabuk unutsak da, gerekli dersleri çıkartmasak da, tarihte yerini almıştır o günler.

8 Kasım’da bizim için öyle bir gündür ki…

Çünkü Kardemir’in kapatılması demek, Karabük’ün karartılması demektir. Tüm Karabük halkı da onun bilincindedir.

Dönemin hükümeti fabrikayı bir lira gibi sembolik bir rakamla Karabüklüye vermiştir.

Karabüklü fabrikasına sahip çıkmış, sokakta ki simitçiden, fabrikasında ki sanayiciye kadar herkes imkânı oranında hisse almış, şirketin ayakta durmasını, bacaların tütmesini sağlamıştır.

İfade ettiğimiz gibi, tek bir amaç vardır o da bacaların tütmesi…

Tüm Karabük, tek yürek fabrikası ve kenti için mücadele ederken, bugün koskoca bir kenti görmezden gelenler, “Vur abalıya” misali her şeyi işçiden, esnaftan, sanayiciden kesenler o gün aramızda mıydı acaba?

Tabi ki hayır…

İfade ettiğimiz gibi devlet bu tesisi bir liraya yöre halkına vermiştir.

İşçisi, memuru, esnafı, sanayicisi bu tesisten para kazanmaya, hayatını idame ettirmeye devam etsin demiştir.

Ancak ne yazık ki bugün bunların hiçbirisi olmuyor

Karabük sanayicisi, esnafı, tüccarı resmen göz ardı ediliyor. Fedakârlık gündeme gelince de “yükle işçiye gitsin” felsefesi hayata geçiyor.

Aslında Kardemir’in sahibi olarak görülen üç aile güzel işler yapıyor, kente çok ciddi destekler sağlıyor.

Sayın Mutullah Yolbulan’ın ve Kardemir’in yaptığı fakülteleri, ARGE merkezlerini, enstitüleri, Yücel Ailesinin spor tesislerini, huzurevini, Sayın Kamil Güleç’in Sevgi Evlerini, kütüphanesini görmezden gelmemiz mümkün değil. Kentin en büyük reklam argümanı Kardemir Karabükspor’a yapılan destekler ise zaten hepimizce malum.

Ancak yapılan tüm bu güzellikler ufak-tefek işler yüzünden arada kaynayıp gidiyor. Tabir-i caiz ise denizi geçip derede boğuluyor patronlar birilerinin uygulamaları yüzünden.

Müdür Ereğli’den, mühendis Ereğli’den, hatta makam şoförü Ereğli’den. Kardemir’de iş yapan 90 müteahhit Ereğli’den.

Beyefendi adeta taşeron bir şirket kurmuş, Kardemir’i patronlardan kiralamış ve yönetiyor uygulaması var ortada. Tüm bu uygulamaları göz önünde bulundurduğumuzda hemen aklımıza şu soru geliyor; “Hani devlet burayı yöre halkına vermişti?”

Ve gelelim çalışanlar boyutuna…

Eğer bu tesis bugün ayakta duruyorsa, bacalar tütüyorsa, büyük bir yatırım hamlesi varsa, patronlar çuvalla para kazanıyorsa, bunda en büyük pay şanlı Çelik-İşçisinindir.

Sırtına yüklenen her yükü hiç itiraz etmeden taşımıştır bu onurlu ve fedakâr insanlar.

“Ücretsiz izin” denmiştir itiraz etmemiştir.

“Yüzde 42’lerden feragat” denmiştir, “Yeter ki fabrika ayakta kalsın, benim dedem, babam bu fabrikadan ekmek yemiş, bugün de ben yiyorum, yarında çocuklarım yesin, gurbet ellerinde iş aramasın” demiştir.

Ama bu onurlu ve fedakar duruşun karşılığını da hiçbir zaman alamamıştır ne yazık ki.

Onların fabrikasına ve kentine baktığı gibi, kimse bakmamıştır onlara.

Uzun bir süre kanser gibi ciddi hastalıklarla boğuşan Kardemir çalışanlarının iş akitlerinin fesih edilmesini konuştuk. “Kader vurmuş, birde siz neden vuruyorsunuz?” dedik.

O dönemde Çelik-İş Sendikası Genel Başkanı Sayın Cengiz Gül devreye girdi ve sendikasına bakmaksızın olaya müdahale etti. Çünkü bu bir insanlık göreviydi.

Şimdi de Beyefendi işçinin servisine göz dikmiş.

Yenice, Eskipazar, Konarı derken, son olarak da Çerçiler, Dayıslar, Ödemiş servisleri kaldırılmış. Tabi kendisi Karabüklü olmadığı için, tüm Karabük bu bacaların tütmesi için mücadele ederken aramızda olmadığı için nerenin köy, nerenin mahalle olduğunu filan bilmiyor.

İlçeye (Safranbolu) servis kaldırıyor, ancak Karabük merkezin mahallesinin servisini kaldırıyor. Kaldı ki öğrendiğimiz kadarıyla devam eden toplu sözleşmenin anlaşmaya varılan maddeleri arasında “40 kilometreye kadar servis konulur” maddesi de varmış.

Kısacası;

Sanayiciye kütük yok

Müteahhitte Ereğlili değilsen, iş yok.

Son olarak da işçiye servis yok.

Eğer Kardemir bu üç servis aracının gideri ile batacaksa, batsın da kurtulalım hep birlikte.

Bir Karabüklü olarak, insanın gücüne gidiyor.

İnsan düşünüyor ve “Biz bir kent olarak Ereğlililer gelsin, servetine servet katsın, bizim çocuklarımız iş bulmak için başka şehirlere giderken, Ereğli’den gelenler burada çalışsın diye mi bu mücadeleyi verdik?” diyor

Zonguldak Milletvekili Köksal Toptan geçenlerde bir açıklama yaptı. ”Karabük ve Bartın yeniden Zonguldak’a bağlansın” dedi.

Gerek yok Sayın Toptan…

Zonguldak’ı bilemeyiz ama Beyefendi Karabük’ü çoktan Ereğli’ye bağlamış.

Artık birilerinin Beyefendiye “Dur” demesi gerekiyor…

 

Kaynak: kanal78.com.tr

 

Editör: Haber Merkezi