Eskiden ağabeyleri vardı bu şehrin.

Eskiden amcaları vardı bu kentin.

Kısacası eskiden Karabük’ün sahipleri vardı.

Enver (Kaya) Amcası vardı Karabük’ün, Çakır Ağası (Ahmet Çakır) Safranbolu’nun. Nazım Ağabeyi (Çapraz) vardı sanayicilerin, efsane başkanları Metin Türker vardı işçilerin.

Siyasette Ferhan Nom’lar, KARDEMİR’in özelleşmesinde son derece önemli işlere imza atan Erdoğan Dinçel’ler, Ankara’da tuttuğuna kene gibi yapışan, istediğini de almadan da bırakmayan Pehlivan Baylan’lar vardı Karabük’te.

Peki bugün?

Resmen manda ve himaye dönemini yaşıyoruz. İşgal kuvvetlerinin yönettiği şehirler gibiyiz. O dönemde onlar adına bir general vardı…

Bugün ise adı “Bağımsız” olan bir bağımlı..!

Adam tek başına bir şehirle oynuyor.

Kafasına göre takılıyor.

Onu alıyor, bunu atıyor.

Ne yazık ki tüm şehir seyretmekle yetiniyor.

Mevcut yönetim tablosundakiler ise Meclis-i Mebusan gibi!

Sonuçta onların da bir kısmını padişah atıyor, bir kısmını ise halk seçiyordu.

Bugünde bir kısmı ön seçimle, bir kısmı ise liderlerin işaretlemesiyle parlamentoya geliyor.

Tarihimizin en kötü dönemini yaşıyoruz.

Yazdığımız yazılara yorum yapmakla görevli troller, Karabük’ün geçmişini bilmedikleri için bize Kardemir ve Karabük’ü anlatan yorumlar atıyorlar, yayımlamayınca da çirkinleşiyor.

Siz nereden bilirsiniz 187 günlük şanlı grevi?

Siz nasıl anlayabilirsiniz 8 Kasım’ı bre maşalar!

Zaten anlamakta işinize gelmez!

Çünkü bizim isyanımız…

Grev çadırlarında günlerce nöbet tutanların, 8 Kasım’da Ankara’daki hükümeti titretenlerin çocuklarının gurbet ellerde iş ve aş ararken, sizin gibi hazır yiyicilerin bu şehrin tepesine paraşütle inmesine, hayatta entegre tesis görmeyen tiplerin Türkiye’nin ilk ağır sanayi kuruluşuna yönetici olarak gelmesine.

Bu isyan ve tepki yalnızca bizde değil.

İnanın KARDEMİR çalışanlarının büyük bölümü isyan ediyor.

İşletme resmen fokur fokur kaynıyor.

Yazdığımız yazıların ardından bizleri arayan birçok KARDEMİR çalışanı kardeşimiz “Ağabey, dünya yansa umurumda olmaz. Ben görevimi yaparım. Onun haricinde bir aksaklık olursa getirdikleri çok bilmişler sorunu çözsün. Gerçekten bu kadarı fazla, bu kadar mı boş, bu kadar mı cahil insan buraya yönetici olarak getirilir? Ben bir alt personel olarak adama anlatıyorum, aval aval yüzüme bakıyor, çünkü ne tesisi ne de konuyu biliyor” şeklinde tepkilerini dile getiriyor ve bizlere yanımızda olduklarını ifade ediyor.

Meydan boş…

Ortam müsait…

Gariban Karabüklü bekçiyi görse hazır ola geçer…

Bunu fark eden Şark Kurnazı da istediği gibi at oynatıyor.

Hadi orada Mehmet Ali Şahin, Köksal Toptan, Mehmet Ceylan ve Rafet Vergili gibi isimler olsun da görelim bakalım ne yapabiliyor?

Şaka gibi değil mi?

2002’den bu yana Ak Parti’den binlerce isim vekil seçiliyor, bunlardan 4’ü Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi oluyor.

Ancak bunların birinin dışında ne bölgesinin ne de sektörünün zerre kadar Karabük ve KARDEMİR ile ilgisi yok!

Biri İETT Yöneticisi…

Diğeri veteriner…

Bir diğeri ise sözde bizim çocuğumuz.

Bizden birini seçerken bile dikkat ediyorlar. Karabük’ün haklarını koruyacak, bunların her dediğine emme basma tulumba gibi kafa sallamayacak Mehmet Ceylan gibi isimleri tercih etmiyorlar.

Size kimse ‘buraya kendi partilinizi bağımsız üye olarak atamayın’ filan demiyor.

Bu Türkiye’de olağan bir şey.

Hatta her parti bunu yapıyor.

Peki, DPT Uzmanlığı, 2 dönem milletvekilliği, 2 ayrı bakan yardımcılığı olan, Makine Mühendisliği eğitimi almış, ekonomi mastırı yapmış bir Karabük evladı dururken, sektörle uzaktan ve yakından ilgisi olmayan bir şahsı buraya ne diye Yönetim Kurulu Başkanı ve Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi diye gönderiyorsunuz?

Biz neden gönderdiğinizi biliyoruz..!

Çünkü eskiden olduğu gibi Karabük’ün ağabeyleri ve amcaları yok.

Masaya yumruğunu vuran siyasetçileri yok.

Onlar da doğal olarak değneksiz gezmeye devam ediyor.

Tablo böyle olunca da ister istemez Karabük bir kurtarıcı, bir önder, bir lider arıyor.

Kısacası bu şehir “Kral çıplak” diyecek, “Bu devran böyle gitmez” diye haykıracak bir ismi bekliyor.

Bize göre de o isim Karabük Belediye Başkanı Sayın Rafet Vergili.

Sayın Başkan, siz yalnızca Karabük Belediye Başkanı değilsiniz. Yani tek göreviniz bu şehrin asfaltını yapmak, çöpünü toplamak, park yapmak vb. işler değil.

Belediye Başkanı demek…

Şehr-i Emin demek…

Kaldı ki bu şehirde her kesimde bir itibarınız, bir saygınlığınız, en önemlisi de bir güvenilirliğiniz var.

İnsanlar sizi siyaseten destekler ya da desteklemez, ancak bu konularda bu şehrin büyük bölümü sizin yanınızda olur.

Lütfen bir an önce düğmeye basın.

En zor günlerinde bu şirkete sahip çıkan aileleri, bu şehrin Belediye Başkanı olarak bir masada buluşturup barıştırın.

İşgal kuvvetlerini ve onların yaverlerini de bu şehirden en kısa sürede gönderin.

Bu hareket şehrin kurtuluşu olacak ve zaten sizi çoktan yazan tarihe, attığınız en son ve en önemli imza olacaktır.

Kısacası bu şehirde;

İşgalciler var…

Vahdettin var…

İşgalcilerin generalleri ve yaverleri var…

Meclis-i Mebusan Üyeleri var…

Ne eksik biliyor musunuz?

“GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER” diyecek bir yiğit..!

Bunu da başar ve tarih seni kazınamayacak şekilde yazsın…