Karabük Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi,  Türk Alman Dayanışma ve Entegrasyon Derneği (TANDEM) ve Konrad Adenauer Vakfı ile ortaklaşa düzenlenen “Avrupa Birliği 106. Sertifika Programı” başladı.

İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Konferans Salonu’nda 12- 16 Mart tarihleri arasında gerçekleşecek programda alanında uzman akademisyenler tarafından Avrupa Birliğinin oluşumundan AB – Türkiye ilişkilerine kadar birçok konu masaya yatırılıyor.

Programın birinci gününde Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi ve TANDEM (Türk – Alman Tandem Dayanışma ve Entegrasyon Derneği) Başkanı Prof. Dr. M. Nail Alkan,  Avrupa Birliğinin oluşumu, genişleme süreçleri ve AB – Türkiye ilişkilerini ele aldı.

AB, Çin ve Hindistan’dan sonra dünyanın üçüncü büyük nüfusuna sahip

Avrupa Birliği üye sayısının 1 Temmuz 2013 tarihinde Hırvatistan’ın üye olmasıyla 28’e yükseldiğini hatırlatan Alkan, “Hırvatistan’ın üye olmasıyla AB’nin nüfusu 4,4 milyon artarak 508 milyona ulaştı. AB, Çin ve Hindistan’dan sonra dünyanın üçüncü büyük nüfusuna ve 4,3 milyon km² yüz ölçümüne sahiptir. Türkiye, İzlanda, Makedonya, Sırbistan ve Karadağ AB adayı ülkelerdir.” diye konuştu.

Konuşmasında Prof. Dr. Nail Alkan, Avrupa Birliğinin bugünkü en önemli sorununun Mülteci sorunu olduğuna da dikkat çekti.

Helsinki Zirvesi, Türkiye ile AB ilişkilerinde bir dönüm noktası

Türkiye’nin, Avrupa Birliğine 31 Temmuz 1959 tarihinde başvurduğuna değinen Alkan, “Türkiye, bu başvuruyu Yunanistan’ın başvurusu üzerine geçekleştirmiştir. Bunun en önemli nedeni Batı dünyası içinde Yunanistan’ın daha etkin bir konuma gelmesini engelleme politikasıdır. Türkiye ile üyelik koşulları gerçekleşinceye kadar geçerli olacak bir ortaklık anlaşması imzalanması öngörüldü ve 12 Eylül 1963’te Ankara Anlaşması imzalandı.” dedi.

Prof. Dr. Alkan, Türkiye – Avrupa Birliği ilişkilerinin 1970’li yılların başından 1980’lerin ikinci yarısına kadar, siyasi ve ekonomik nedenlerden dolayı istikrarsız bir şekilde sürdüğünü de söyledi.

10-11 Aralık 1999 tarihindeki Helsinki Zirvesinin ise Türkiye ile AB ilişkilerinde bir dönüm noktası olduğuna dikkat çeken Alkan, “Bu zirve sonucunda Türkiye’nin AB’ye adaylık statüsü teyit edilmiştir. 16-17 Aralık 2004 Brüksel Zirvesinde alınan kararla, Türkiye – AB ilişkileri yeni bir aşamaya taşındı. Türkiye ile katılım müzakerelerin 3 Ekim 2005 tarihinde başlatılmasına karar verildi.” şeklinde konuştu.

Avrupa Birliği, bünyesine kattığı 10 ülke ile nüfusunu 75 milyon daha artırdı

Avrupa Birliğinin, beşinci genişlemesi sonucunda bünyesine kattığı 10 ülke ile nüfusunu 75 milyon daha artırdığını vurgulayan Alkan, Türkiye’nin üye olursa tek başına 70 milyon nüfus getirecek olmasının Avrupa’da karamsarlık yarattığını söyledi. Alkan konuşmasında Avrupa Birliğinin Türkiye’ye getireceği faydaları ise şu şekilde sıraladı:

“Türkiye’nin uluslararası arenada siyasi etkinliği artacak, Ortadoğu’daki ülkeler için bir model ülke konumu oluşacak, demokrasinin gelişim sürecini hızlandıracak, yabancı yatırımların önü açılacak, Türkçe AB’nin resmi dillerinden biri olacak, Türk gençleri AB ülkelerinde eşit şartlarda eğitim alabilecek ve ekonomik kalkınmışlık açısından Türkiye bölgede lider bir konuma sahip olacaktır.”

Prof. Dr. Alkan, İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) tarafından Mayıs 2015’te gerçekleştirilen “Türkiye Kamuoyunda AB Desteği ve Avrupa Algısı” anket çalışmasında ise ‘Türkiye’nin AB üyeliğini destekliyor musunuz?’ sorusuna yüzde 61,8 evet yanıtı, ‘Türkiye’nin AB’ye üye olacağına inanıyor musunuz?’  sorusuna ise yüzde 69,9 ile hayır yanıtının verildiğini de sözlerine ekledi.

Editör: Haber Merkezi