YENİCE’NİN BİR ÖNCEKİ BELEDİYE BAŞKANI MUSTAFA AKAY, YAPTIĞI YAZILI AÇIKLAMADA ŞU ANKİ BELEDİYE BAŞKANI ZEKİ ÇAYLI’YI YERDEN YERE VURDU.


 

akay-cayli

Yenice önceki Belediye Başkanı Mustafa Akay, Zonguldak Kanal 67 TV'de canlı yayınlanan ve Yenice Belediye Başkanı Zeki Çaylı’nın konuk olduğu programla ilgili bir açıklama yaptı.

Yaptığı yazılı açıklamada, Yenice Belediyesinde kendi dönemini ve şu anki Zeki Çaylı dönemini neredeyse tüm ayrıntıları ile kaleme alan Yenice’nin bir önceki Belediye Başkanı Mustafa Akay, adeta patladı.

Akay, açıklamasında "Toptan inkarcılık yapanlar, Yeniceliyi balık hafızalı sanıyorlar" dedi.

Akay, açıklamasında şu anda belediyenin başında bulunanların kendilerinden önceki dönemleri yok saydıklarını, yapılan hizmetleri toptan inkar ettiklerini belirtti ve "yalanlar pul pul dökülmeye başladı" şeklinde konuştu.

 

Mustafa Akay uzun bir şekilde kaleme aldığı açıklama da şu görüşlere yer verdi;
"Şu anki yönetim, yalan, iftira, baskı, şantaj üzerine kuruludur. Merkezi iktidarın verdiği gücü kullanarak toplum katmanları üzerinde baskı ve sindirme politikası izleyenler yolun sonuna geldiklerini yaptıkları televizyon programı ile ortaya koymuşlardır.

Yüce dinimiz, yalanı ve iftirayı men etmiştir.

Belediye kurulmamış olsa, o yüce makama gelemeyecek olanlar,  belediyenin kurucularını ve daha önce hizmet etmiş olanların yaptıkları hizmetleri inkar ederek  ne kadar kin ve intikam içinde yoğrulduklarını ortaya koydular.

Kendisinden önce hiç bir iş yapılmadığını söyleyerek kendisini işe alanları ve emri altında çalıştıklarına da saygısızlık ettiler. Belediyenin  47 yıllık geçmişini unutup, Sabri Akay, Erol Yirmibeş, Kadir Cemali Tellioğlu, Rauf Koymatçık ve Osman Mısırlı'nın hizmetlerini yok saydılar. Bu program vasıtasıyla, Yenice halkı bunların gerçek yüzünü bir kez daha gördü.

Müslüman adam yalan söyler mi? Dinimiz yalanı men etmedi mi? İktidarın gücüyle, insanlar üzerinde baskı, sindirme, rüşvet ve çıkar hesaplarıyla iş başına gelenler, bu programda inkarcılıklarının yanında bol bol da yalan söylediler.

Kendilerinden öncekilerin hiç bir iş yapmadığını söylerken, taş döşemekten başka iş yapmadıklarını da ortaya döktüler.

Borçlu belediye teslim almışlarmış. 3 milyon lira borç ödemişlermiş. İşçi 10 lira para alıyormuş gibi, söylemlerle kendilerini göklere çıkardılar.

Biz, göreve geldiğimizde bizden öncekilerin emeklerine saygımızdan ötürü hiç enkaz edebiyatı yapmadık. Göreve geldiğimizde belediyemizin personel sayısı 150 civarında idi ve işçinin tam 28 bordro alacağı vardı. Kasamızda bir kuruş yokken bize gelen çiçekleri satarak elde ettiğimiz 10 milyar lira hemen işçiye ödemeleri başlattık. Çalışma işçiyle olur diyerek, domates, ekmekle karnını doyuran işçi için dört dörtlük bir yemekhane yaptık. Bizim dönemimizde araba sahibi olan işçilere bakılırsa işçinin paraya doyduğu  anlaşılır. Ama bizim göreve getirilmemizi hazmedemeyenler daha ilk günden başlayarak "Mustafa Akay'ı görevden aldırıyoruz", "Mustafa Akay'ı hapse gönderiyoruz" söylemleriyle işçinin kafasını karıştırıp, onları da şikayet mekanizmalarının bir unsuru yaptılar. Biz, işçiyi kahraman gözüyle, insan gözüyle gördük. Ne yazık ki, işçi kendisini köle olarak gören anlayışın oyunlarına geldi. Hesaplar kitaplar ortadadır. Biz de dönemimizde 4 milyonu aşkın borç ödedik. Yıllar sonra işçinin sosyal haklarını verdik.

Biz, göreve geldiğimizde bizden önceki yönetim de iktidarlardan gerekli desteği alamadığından bazı mahallelerde yeterli hizmet yoktu. Önceliği, buna göre belirledik ve her mahallede yoğun bir çalışmaya giriştik. Biz Sarıyapraklı'da, Karşıyaka'nın tepesinde, Alibeylerde, hizmete soyunduk. Derebaşı-Cebeciler yolunun asfaltıyla uğraştık. Emekli işçilerin tazminatlarını ödedik.

Bizim yaptığımız hizmetleri anlayacak vizyona sahip olmayanlar, şehir içinde ve görünen yerlerde makyaja yönelik hizmetleri, başka kurumların yaptıkları hizmetlerle övünmeyi hizmet yaptık sanıyorlar. Vatandaşın parasıyla, binaların boyasını yapmayı hizmet addedenler, biz böyle bir şey yapmaya kalktığımızda şikayet kurumunu hemen devreye sokarlardı.

Göreve geldiğimizin 15. gününde şikayetler patır patır gelmeye başladı. Gelen muhakkikler, iktidarın baskısıyla "mutlaka bir suç bulma" talimatıyla geldiklerinden, hakkımızda bir çok soruşturma açıldı. Bizi şikayet ederlerken, kendilerine ekmek vermiş Erol Yirmibeş'i de unutmadılar. Kinleri sadece bize değil, aynı zamanda Erol Yirmibeş ve Osman Mısırlı'ya da yönelikti. Taraftarlarını bir arada tutabilmek için de hep "Mustafa Akay görevden alınacak" , "Mustafa Akay bir ay sonra hapse atılacak" masallarını anlattılar. Defalarca müfettiş geldi gitti. Ama Allah'a şükür hiç akçalı bir işten soruşturma geçirmedik. Şimdi ise dört yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen, rutin teftişe bile müfettiş gelmedi. Şimdilerde CHP'li ve MHP'li belediyelere yapılan itibarsızlaştırma operasyonlarının ne anlama geldiğini biz çok iyi biliyoruz. Halkımızın da bilmesini istiyoruz. Elektrik ve telefondan tasarruf ederek çalıştıklarını söyleyenler beş yaşındaki çocuğu bile kandıramazlar. Ayda, 300 liralık telefon tasarrufuyla iş yapmak için uzayda yaşamak gereklidir.

Bu şahsiyetler, Yenice'deki  istihdam konusunda da yalan söylemektedirler. Bizim göreve geldiğimizde Erol Yirmibeş'in döneminde getirilmiş iki tekstil atölyesi vardı. Biz de buna Özal Mahallesi'nde bir tane ekledik. Belediyenin üzerine tekstil atölyesini getirdiklerini söyleyenler Özal'dakinin kapandığından neden söz etmemektedirler.

Bunlar, gençlere bol bol iş sözü vererek başa gelmişlerdir. Bırakın istihdam sağlamayı, belediyenin 49 kalifiye elemanını başka kurumlara göndererek aileleri parçalamışlardır. Biz, işçinin hastalığıyla hasta olan bir yaklaşım gösterirken, onlar gelir gelmez ekmekle oynamışlardır. Kendisi gibi iki özürlü çocuğu olan özürlü Yusuf Onur'a yapılan işkenceleri ve ardından kapının önüne konuluşunu tüm Yeniceli biliyor. Yüksekokul mezunu bayanlara çaycılık ve temizlikçilik yaptırmayı marifet sanıp daha sonra da işten çıkaranlar sanki bunlar değildir.

Bizler Yenice'yi dünyada marka yapma çalışmaları yaparken, bunlar daha önceleri yapılanları yıkarak "ondan bir eser bırakmayacağım" diyenlerdir. Bizim yaptığımız asfaltı kırıp üzerine parke döşemekle milli servet heder edilmiştir. Tüyü bitmedik yetimin hakkını yemişlerdir. Hiç kaldırım olmayan yerlere kaldırım yapmak yerine yapılmış kaldırımları kırmayı hizmet sananlar, ancak kendilerini tatmin ederler. Yaptığımız hizmetleri aşağıda hatırlatacağız. Ancak,  İsmetpaşa yolunda Karacakaya'da boşluğa yaptığımız kaldırımlar bunların tüm yaptıklarına bedeldir. 25 yıl belediyede yetkili bir şekilde çalışıp Karacakaya'da kaldırım yapmayı düşünemeyenlerin ufkunu  halk değerlendirsin. Karacakaya kaldırımlarını yaparken TEK'ten aldığımız bir eski elektrik direğini anında geri aldıranların Yenice'ye hizmet etme gibi bir düşünceleri olamaz.  İki aracın yan yana geçemediği Nişantaşı'nda yol genişletmesini yapmak ve suları tahliye ederek sağlıklı bir hale getirmek her babayiğidin yapabileceği bir iş değildir. Burada çalışma yaparken DDY'dan aldığımız bir makinayı iş bitmeden alel acele geri aldıranların Yenice'yi sevdiklerinden şüphe etmek gerekir.

Biz yaptık, onlar yıktı. Elbette yıktıklarını söylemediler. Bizim yaptıklarımızı onların yıktıklarını aşağıda belirteceğiz. Ancak,  vurgulamak istediğimiz bir başka önemli konu var. Biz, Yenice'nin geleceği turizmde ve yüksekokulda dedik ve bu doğrultuda çok büyük çalışmalar yaptık. Yenice'yi dünyaya duyurduk. Bir tohum attık, bu tohum bir gün mutlaka yeşerecek ve Yenice ihya olacak. Onlar bizim attığımız tohumu sulamasını bile bilemediler. Çünkü bunu anlamaya ne ufukları ne de vizyonları müsaittir. Bizim zamanımızda Yenice caddelerinde 10 büyük otobüs peşpeşe sıralanır, her gün Yenice'ye turlar gelirdi. Televizyonlar, gazeteler hep Yenice'den bahsederdi. Yenice, bizim dönemimizde yüzlerce bilim insanını, sanatçıyı ve gazeteciyi ağırladı. Üniversite gruplarının gözdesiydi Yenice...

Şeker Kanyonu dünyada isim yapmıştı. Bilgisi ve birikimi olmayanlar turizmi kavrayamadıkları için sığ düşünceler ortaya koyuyorlar. Bizim tohumunu attığımız İncebacaklar'daki ahşap ev projesi adım adım ilerliyor, şehri yönetenlerin bundan haberi yok.

Yüksekokul konusunda  en büyük pay derneği kuranlarla bizimdir. Arsa alınmasına öncülük eden ve tapuların alınmasını, burada üniversite alanıyla ilgili imar planı değişikliğini yapan biziz. O dönemde, YİBO'ya yüksekokul tabelası asılmış olsaydı, bina da şimdiye kadar bitmiş olacaktı. Ancak, siyasi baskılarla lise YİBO'ya alel acele taşıttırılmış böylece hem yüksekokul geciktirilmiş, hem Yenice ekonomisine darbe vurulmuş, hem de öğrenci ve öğretmenler zor duruma düşürülmüştür. Mustafa Akay, zamanında yüksekokul açılmasın diye her türlü engel ortaya konulmuştur. Şimdi emeği geçenlere bir teşekkürü bile çok görenler, birleştirici değil ayrıştırıcı olanlardır. Turizmi bacasız duman olarak niteleyenlerin turizm konusunda yapabilecekleri hiç bir şey yoktur. Nitekim dört yıl boyunca bu konuda hiç bir çalışma görülmemiştir.

Yollarda ördekler yüzüyordu diyenler, bu ilçeye bizim yeraltı elektrik şebekesini kazandırdığımızı halktan gizleme imkanını bulabilirler mi? Yeraltı elektrik şebekesi inşaatı başladığında bozulan kaldırımların ve yolların yapımını firma üstlenmiştir. Firma bunları ya yapacak ya da belediyeye parasını ödeyecekti. Bizim yaptığımız sözleşmeden kaynaklanan parayla kaldırımlara kırmızı taşlar döşeyenler gerçekten inkarcılığın daniskasını yapıyorlar. Evet, güçleri yetiyorsa, Atatürk Mahallesi'nde  elektrikleri yer altına aldırsınlar da görelim.

Bunların bir özellikleri de başka kurumların yaptıkları hizmetlerle övünmeleridir. Karayolları tarafından şehir içinde ve İsmetpaşa'da dökülen asfaltı kendileri yapmış gibi ballandıra ballandıra anlatanlar,  mahalle yollarından yararlanan Karayollarının ihale ile yaptığını da gizlemektedirler. 2009 seçimlerinden sonra iş başına kim gelirse gelsin, Karayolları bunu yapacaktı. Çünkü işin prosedürü buydu. Karayolları Yenice ve Eskipazar şehir geçişlerini 480 milyar liraya ihale etti ve bu asfalt böylece döküldü. DSİ'nin yaptığı, Orman İşletmesi'nin yaptığı işleri sahiplenenler, bizim dönemimizde yapılacak işlere nasıl taş koyduklarını, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ile Kültür Bakanlığı'na sunulan projelerin nasıl işleme konulmadığını da halka anlatmalıdırlar. İncedere Caddesi üzerinde bizim yapmayı planladığımız tuvalet ve tesisler için Orman İşletmesi'nin kartal gibi engellediğini, Celal Hatıl Parkı'ndaki çalışmaların maliye tarafından nasıl engellendiğini bilenler bilmektedirler. Yenice esnafının  paramı alamam diyerek belediyeye boş teklif verdiğini de ileri süren bu anlayış, Yenice esnafını adam yerine koyup hiç teklif vermemekte, kendi adamlarında, yoksa Devrek ve Karabük'e gitmektedir. Biz ise gururla söylüyoruz Yenice esnafında olanı hiç bir zaman başka yerden almadık.

Esnafını pahalı satmakla, 7000 su abonesinden 5 binini mühürsüz, yani kaçak olmakla suçlayanlar, halka nasıl hakaret ettiklerinin farkına varamayacak kadar aymazlık içindedirler.

Vatandaşın boyası dökülmüş binalarını sadece merkezde boyayanlar, mahallelerdeki, hatta şehir içindeki sıvasız diğer binaları neden görmezler? Örneğin, her taraftan görülen İsmail Çulluk'a ait binanın neden sıvası ve boyası yoktur? Hayrettin Karakaya'nın tam  otel olacak binası neden atıl durumdadır?

Yatırımcıya kapımız açık diyenler, gelen yatırımcıları korkutup kaçıranlar değil midir? İstanbul'dan 600 milyar liralık makineleri Yenice'ye getiren AKABE Group adlı firma neden kaçırılmıştır? Bu firma üzerine nasıl bir baskı kurulmuştur da geri gitmesine zemin hazırlanmıştır? Yine, bizim her gittiğimiz yere götürerek tanıtımını yaptığımız AKSAN Sandalyeleri neden Çaycuma'ya gitmiştir? Eldeki mevcut yatırımcıyı kaçıranlar, Yenice'mize yatırımcı davet edemezler. Neden Sanayi Sitesi'nde in cin top oynamaktadır, neden Yenice'de esnaf can çekişmektedir? Neden her gün işyerleri birer ikişer kapanmaktadır? Bizim beş yıl boyunca getirmediğimiz uluslararası marketler zincirlerine izin verilerek esnafa düşmanlık edilmektedir? Bunları kavrayamayanlar, istihdam sağlayıcı yatırımların önünü açacak çapta değillerdir.

Bizim zamanımızda, bu ilçe şehir havasına büründü. Ankara ve İstanbul'a otobüsleri kalkıyor, Türkiye'nin çeşitli yörelerine otobüslerle turlar düzenleniyordu. Bunlar şimdi neden yokturlar?

Hükümet Konağı binası ve önündeki alanı sahiplenenleri Yenice halkı Atatürk Heykeli'ni kaldırdığı için zamanı gelince yargılayacaktır.  Yüzyıllık çınarlar kesilirken sesini çıkarmayan Orman İşletmesi bizim yol ve çocuk parkı yapmamızı engellemenin günahını nasıl ödeyecektir?

Yenice'nin derelerinin taşlarından, belediye işçisinin emeği ve göz nuru ile yapılan şelaleyi yıkmakla övünenler ahrette bunun hesabını nasıl verecektir? 12 kişiye iş ve istihdam sağlayan ahşap dükkanları yıkmak ve bu insanların ekmeğiyle oynamak nasıl bir intikam duygusunun eseridir? İşçinin yemeğini çok görmek, gelir gelmez 3000 kitaplı kütüphaneyi kaldırıp, kitapları çöpe atmak kime düşmanlığın belirtisidir? Öğrencilerin gelip ders çalışabildikleri, 24 bilgisayarlı internet evinden ücretsiz yararlanmalarının kime zararı vardı? Kurduğumuz yapay hayvanat bahçesine Karabük'ten, Safranbolu'dan, Araç'tan gelen öğrenciler Yenice'mize canlılık vermiyor muydu? Biz yaptık, birileri yıktı. Çünkü sanata ve sanat eserine ucube diyen bir anlayıştan kaynaklanmaktadır bunlar.

Bizi beş yıl içinde hiç bir şey yapmadı diyenler, ahşap dükkanları hazmedemediler. Terminali de hazmedemiyorlar. Fırsatını bulsalar yıkacaklardır. Düğün Salonu'nu biz yaptık diye atıl duruma düşürdüler. İmkanları olsa burayı da yıkacaklardır. Biz, İsmetpaşa'da, Atatürk'te, Fatih'te kimseyi kırmadan yol genişletmeleri yaptık. Betonlarını ve asfaltlarını döktük.

Mahmutlar'a ve Kadılar'a suyu getiren biziz. İki arabanın yan yana geçemediği Kırıklar'ın iki başında da yolu genişleten, duvarlarını çeken ve kaldırımlarını döken biziz. Biz makyaj değil, alt yapı yaptık. Cebeciler'de 3 kilometre, Menderes'te 2.5 kilometre kanalizasyonu getiren biziz. Atatürk, İsmetpaşa, Özal, Kırıklar, Merkez'de kaldırımları boydan boya geçiren biziz. Yıkılmaya yüz tutan ahşap evlerimizi gündeme getiren ve korunmasını sağlayan biziz. Yenice maket ahşap evlerini yaparak tanıtan biziz. Yayla gibi yolları açan biziz. İkizlerderesi'nde köprüyü genişleten ve yaya kaldırımını da yaparak insana değer veren biziz. İsmetpaşa'da, Atatürk'te altı kanal üstü kaldırımları yapan biziz. Karakırıklar'da, Karşıyaka'da, Karacakaya'da, İşletme yokuşunda menfezleri yaparak taşkın suları önleyen biziz. Parke makinasını alarak parkesini üreten biziz. Çocuk parklarını, oturma gruplarını, konteynırları mahallelere serpiştiren biziz. Parkeleri döşeyenler biziz. Asfalt plentini tamir ederek devreye sokan biziz. Garajı düzenleyen biziz. Kısacası, yaptıklarımızı yazsak sayfalar yetmez. Bizden öncekilerin ve bizim yaptıklarımızı inkar etmek insanlarla alay etmektir. Bizden öncekilerin yaptıklarına bir tuğla da biz koymaya çalıştık. Bir yandan çalışırken, bir yandan müfettişlerle, şikayetlerle uğraştık.

Biz bir şey daha yaptık. Ayrıştırıcı değil, birleştirici olduk. Eski belediye başkanlarını, belediye meclis üyelerini yan yana getirdik. Onlarla kucaklaştık. Hiç kimseye siyasi nezaketsizlik yapmadık. İlçe oluş gününü, belediyenin kuruluş gününü kutladık. Ölen belediye meclisi üyelerine ve belediye çalışanlarına vefamızı gösterdik. Hepsini belediyenin  önünden törenle uğurladık. Tüm mezarlıklarımızı temizleme uygulamasını başlattık. Mezarlıklarda düzenlemeler yaptık.

Bunları Cebeciler ve Derebaşı Mahalle iken yaptık. Personel sayısında düşme olmakla birlikte 140'a yakın personele maaş ödeyerek yaptık. Bunları yaparken İller Bankası'ndan  gelen aylık ortalama 75 milyar liralar ile yaptık. Arkamızda bize destek değil köstek olan bir iktidara ve iki de bir gönderilen müfettişlere rağmen yaptık.

1998 selinde yıkılan binayla ilgili binanın durmasını da bizim yanlışımız olarak anlatanlara biz geçmiş günlerde belgeleriyle yanıt verdik. MHP'li arkadaşların bilgi edinme amacıyla verdikleri dilekçeden sonra inşaatı durduranlar acizlik içindedirler. Bunlar Ankara'da, Karabük'te ve Yenice'de iktidardadırlar. Teftiş falan da görmüyorlar. Bıçaklarının önü de kesiyor, arkası da. Bürokrasi de kendilerini koruyor. Kapı gibi Osman Ağabeyleri ve M.Ali Şahin'leri de var. O halde neden inşaat halen durmuş vaziyettedir, bunun yanıtını inşaat sahibinin aramasını diliyorum.

Çırapazarı masalıyla insanların uyutulmasına yönelik bir de tuzak kuruluyor Yenice halkına. 2013'te başlayacakmış, 2018'te bitecekmiş? 4 trilyona mal ocakmış, 30 kişiye iş sağlayacakmış. Un varmış, şeker varmış. Ustayı yapacak da bunlarmış. Bu memlekette usta çok. Bu memleketin ustaya değil, şehr-i emine ihtiyacı var.  Bunlar göreve tekrar getirilirse, bu uçuk ve kaçık projeyle Yenice'nin beş yılı bir ölü yatırımla heba olacaktır. Biz göreve gelir gelmez teşviklerimizle 35 yataklı bir otelin hizmetine girmesine de vesile olduk. Şehirdeki hamamı işletemeyenlerin, böyle bir işletmeyi nasıl işleteceklerini artık Yeniceli düşünsün. Yenice'nin  beton yığını olmaktan kurtarılması ve ahşaba yönelik projelere ağırlık vermesi ve köy yaşamını canlandıracak butik otellere ihtiyacı vardır. Böylece, hem maliyet düşecektir. Hem bir gelenek yaşatılacaktır. Hem Yenice esnafı, ustası ve işçisi kazanacaktır.

Kısacası, soruları sunucuya, cevapları da program katılımcısına hazırlayıp verenler, kağıttan okunmadığında konuşmaların şaştığını görünce üzülmüşlerdir.

Unutmadan söyleyelim, CHP İlçe Başkanı Orhan Karakaş'ın dediği gibi, 1 trilyon 557 bin lira krediye, 1 trilyon kredi daha eklendiğinde, Yenice Belediyesi faize çalışacak demektir.

Kısacası, şair ne güzel söylemiş. " Sen herkesi kör, âlemi sersem mi sanırsın"

Tüm Yenicilere ve Yenice'yi yürekten sevenlere, saygılar, selamlar."