Engin Koçali'nin 1 Aralık 2022 Tarihli MAXAAD FAHMAYSAA (Ne Anladınız) Başlıklı Köşe Yazısı.

NE ANLADINIZ?

"Dit is soos 'n paradys hier. Terwyl ons in armoede in ons land leef, leef ons hier in oorvloed en rykdom. Terwyl ons elke geleentheid benut, eet ons kos wat ons nie in ons land gesien het nie en nie geproe het nie. 
Ons is gelukkig. 
Ons is in vrede.
Ons is te vry om met ons eie land te vergelyk.
"

Hiçbir şey anlamadınız değil mi?

"MAXAAD FAHMAYSAA" başlığının da anlamı, "NE ANLADINIZ" zaten.

★★★ 

Peki ya aşağıdaki bu söylemden? 
Gerçi Arapça bu, az çok anlayanınız vardır mutlaka.

    "إنها مثل الجنة هنا. بينما نعيش في فقر في بلدنا ، نعيش هنا في الوفرة والثروة. مع الاستفادة من كل فرصة ، نأكل الأطعمة التي لم نشهدها في بلدنا ولم نتذوقها.
    نحن سعداء.
    نحن في سلام.
    نحن أحرار جدًا في المقارنة مع بلدنا."

★★★

"እዚህ እንደ ገነት ነው። በአገራችን በድህነት ውስጥ እየኖርን እዚህ በብዛት እና በሀብት እንኖራለን። ባገኘነው አጋጣሚ ሁሉ እየተጠቀምን በአገራችን ያላየናቸውንና ያልቀመስናቸው ምግቦችን እንበላለን። 
ደስተኞች ነን። 
እኛ ሰላም ነን።
ከአገራችን ጋር ለመወዳደር በጣም ነፃ ነን።"

Bundan bir şey anladınız mı?

★★★ 

"Kufana nepharadesi lapha. Nakuba siphila ngobumpofu ezweni lakithi, siphila inala nengcebo. Nakuba sisebenzisa wonke amathuba, sidla ukudla esingakaze sikubone ezweni lakithi futhi esingakunambithisisi. 
Siyajabula. 
Sinokuthula.
Sikhululeke kakhulu ukuthi singaqhathanisa nezwe lethu."

Bundan da bir şey anlamadınız biliyorum, ama aşağıdaki söylemleri az buçuk Fransızca bilenler mutlaka anlayacaktır.

"C'est comme un paradis ici. Alors que nous vivons dans la pauvreté dans notre pays, nous vivons ici dans l'abondance et la richesse. Tout en profitant de chaque occasion, nous mangeons des aliments que nous n'avons pas vus dans notre pays et que nous n'avons pas goûtés. 
Nous sommes heureux. 
Nous sommes en paix.
Nous sommes trop libres pour comparer avec notre propre pays.
"

★★★ 

"Halkan waa janno oo kale. Intaynu ku noolnahay saboolnimo waddankeenna, waxaynu halkan ku nool nahay hanti badan. Innagoo ka faa’iidaysanayna fursad kasta, waxaynu cunnaa cuntooyin aynaan waddankeenna ku arag oo aynaan dhadhamin. 
Waan ku faraxsanahay. 
Nabad baan nahay.
Aad baan xor u nahay inaan la barbar dhigno waddankeenna.
"

Bu okuduğunuzdan bir şey anladınız mı?

★★★ 

Peki, aşağıdaki söylemlerden bir şey anlayabilir misiniz?

"Asitti akka jannataati. Biyya keenya keessatti hiyyummaa keessa osoo jiraannu, baay’inaafi qabeenyaan as jiraanna. Osoo carraa arganne hundatti fayyadamnee nyaata biyya keenya keessatti hin argine fi hin dhandhamne nyaanna. 
Gammannee jirra. 
Nagaan jirra.
Biyya keenyaa wajjin wal bira qabuuf garmalee bilisa taanee jirra.
"

★★★

"Kamar aljanna anan. Yayin da muke cikin talauci a kasarmu, muna zaune a nan cikin wadata da wadata. Yayin da muke amfani da kowace dama, muna cin abincin da ba mu gani ba a kasarmu kuma ba mu dandana ba. 
Muna farin ciki. 
Muna zaman lafiya.
Muna da 'yancin kwatantawa da ƙasarmu.
"

Yukarıda okuduğunuz bu söylemden de mi bir şey anlamadınız?

★★★

Peki bu söylemden;

"O dabi paradise kan nibi. Nigba ti a n gbe ni osi ni orilẹ-ede wa, a n gbe nihin ni ọpọlọpọ ati ọrọ. Níwọ̀n bí a ti ń lo àǹfààní gbogbo, a jẹ oúnjẹ tí a kò rí ní orílẹ̀-èdè wa tí a kò sì jẹ. 
Inu wa dun. 
A wa ni alaafia.
A ni ominira pupọ lati ṣe afiwe pẹlu orilẹ-ede tiwa.
"

★★★

"A bɛ iko alijɛnɛ yan. K’an to faantanya la an ka jamana kɔnɔ, an bɛ yan ka caya ani ka nafolo sɔrɔ. K’a sɔrɔ an bɛ nafa sɔrɔ cogo bɛɛ la, an bɛ dumuniw dun, an ma minnu ye an ka jamana kɔnɔ, an ma minnu nɛnɛ. 
An nisɔndiyalen don. 
An bɛ hɛrɛ la.
An hɔrɔnyalen don kojugu fo an tɛ se k’an yɛrɛ suma ni an yɛrɛ ka jamana ye.
"

Bu söylemden bir şey anlamadıysanız aşağıdakinden de bir şey anlayacağınızı sanmıyorum;

"Ɛte sɛ paradise wɔ ha. Bere a yɛte ohia mu wɔ yɛn man mu no, yɛte ha wɔ bebree ne ahonyade mu. Bere a yɛde hokwan biara a yebenya redi dwuma no, yedi nnuan a yenhuu bi wɔ yɛn man mu na yɛnsɔ nhwɛe. 
Yɛn ani agye. 
Yɛwɔ asomdwoe mu.
Yɛde yɛn ho dodo sɛ yɛde bɛtoto yɛn ankasa man ho.
"

Son üç söylem.
Okumaya çalışın lütfen, bakalım bir şey anlayabilecek misiniz?

"Swi fana ni paradeyisi laha. Loko hi hanya evuswetini etikweni ra ka hina, hi hanya laha hi ku tala ni rifuwo. Loko hi ri karhi hi tirhisa nkarhi wun’wana ni wun’wana lowu hi wu kumaka, hi dya swakudya leswi hi nga swi voniki etikweni ra hina naswona hi nga swi nantswangiki. 
Hi tsakile. 
Hi le ku rhuleni.
Hi ntshunxekile ngopfu lerova hi nga pimanisa ni tiko ra ka hina.
"

★★★

"ኣብዚ ከም ገነት እዩ። ኣብ ሃገርና ብድኽነት ክንነብር እንከለና፡ ኣብዚ ብብዝሕን ሃብትን ኢና እንነብር ዘለና። ኩሉ ዕድላት እናተጠቐምና ኣብ ሃገርና ዘይረኣናዮን ዘይጠዓምናዮን መግቢ ንበልዕ። 
ሕጉሳት ኢና። 
ሰላም ኢና ዘለና።
ምስ ሃገርና ክንወዳደር ኣዝዩ ናጻ ኢና።
"

★★★

"Ni kama paradiso hapa. Wakati tunaishi katika umaskini katika nchi yetu, tunaishi hapa kwa wingi na utajiri. Huku tukitumia kila fursa, tunakula vyakula ambavyo hatujaviona nchini mwetu na hatujaonja. 
Tuna furaha. 
Tuna amani.
Sisi ni huru sana kulinganisha na nchi yetu wenyewe."

★★★

HİÇBİRİNDEN HİÇBİR ŞEY ANLAMADINIZ DEĞİL Mİ?

Merak etmeyin, onlar da sizin dediklerinizden bir şey anlamıyor zaten.

Sadece dediklerinizden mi?

Ne kültürünüzden ne örf ve adetlerinizden ne adabınızdan ne de anlayışınızdan...

Anlamıyorlar ve anlamak için de uğraşmıyorlar zaten.

"İyi de, ne şimdi bu kardeşim, neyin dilini kime anlatmaya çalışıyorsun?" diyorsunuz değil mi..?

Söyleyeyim;

Hani dolmuşa binip, kendi ülkenizin kendi aracında, yaylım yaylım oturanların yanında sıkış tıkış oturarak 100.Yıl'a geliyorsunuz ya; hah, işte o bindiğiniz dolmuşta konuşulan diller bunlar.

Hani bazen ailenizi alıp yanınıza, 'şöyle keyifli keyifli biraz yürüyüş yapalım' düşüncesiyle 100.Yıl'ın sokaklarına çıkıyorsunuz ya; hah, işte o sokaklarda, caddelerde kaldırımın ortasında 5'li, 10'lu gruplar halinde toplaşmış, hararetli hararetli konuşurken avazı çıktığınca kahkaha atan ve kaldırımdan yürümenize engel olanlarca konuşulan diller bunlar.

Hani 100.Yıl'da bir mağazadan alışveriş yapıp da kasada sıra beklerken, kulakları sağır edercesine bağıra bağıra önünüzde duranın ayrı, arkanızda duranın ise apayrı bir dil konuşmasını dinlemek zorunda kalıyorsunuz ya; hah, işte o konuşulan diller bunlar.

Hani 100.Yıl'da kendi ülkende yaşamanın verdiği rehavetle kendi bayrağını sallama ihtiyacı duymazken, senin mahallende, caddende, sokaklarında rengarenk bayraklarını sallandıra sallandıra gezdirenler var ya; hah, işte onların konuştuğu diller bunlar.

Hani 100.Yıl'da dairene gitmek için girdiğin apartmanda almamak için kokuyu, sana burnunu mandal ile sıkıştırma ihtiyacı verenler var ya; hah, işte onların konuştuğu diller bunlar.

Hani 100.Yıl'da günün verdiği yorgunluğu demli bir çay ile atma keyfini yaşamak istediğin anlarda girdiğin bir kafede sağından, solundan, önünden, arkandan yükselen birbirinden farklı tarzlarda ve dillerde söylenen anlamsız sözler var ya; hah, işte o anlayamadığın sözlerin kaynağı olan diller bunlar.

Hepsi mi?

Değil tatbikîde. 

Sadece 14'ü. 

Google'un çevirme hizmeti vermeye gerek görmediği ama 100.Yıl'da konuşulan diğer dilleri yazamadık daha.

(Şimdi, adım gibi biliyorum. Yazılan bu yazıdan da bir şey anlamayıp, "ya kardeşim o yazdığın yabancı dildeki yazılar ne anlama geliyor" diye soranlar olacaktır.

Onların da merakını giderelim, 'sağ klik'le, 'çevir'le falan uğraşmasınlar. Hepsinin tercümesi aynı, yok birbirinden farkı; 

"Buralar sanki bir cennet. Ülkemizde yokluk yaşarken burada bolluğun, varlığın içinde yaşıyoruz. Her imkanlardan faydalanırken ülkemizde görmediğimiz tatmadığımız yiyecekleri yiyoruz. 
Mutluyuz. 
Huzurluyuz. 
Kendi ülkemizle mukayese edilemeyecek kadar özgürüz.
")

PEKİ YA SİZ..?

★★★

Elbette ülkelerin, milletlerin dillerini eleştirecek değiliz. 

Özüdür dili; bağımsızlığının, varlığının nişanıdır.

İspatıdır...

Araplar Arapça, Farslar Farsça, Fransızlar Fransızca, İngilizler İngilizce, Ruslar Rusça, Türkler Türkçe, Lehler Lehçe, Almanlar Almanca konuşurken bazı milletler farklı konuşur. Belki farklı konuşmaları bir anlam ifade etmez ama, tarihini bariz bir şekilde anlatır aslında konuştuğu dil.

Tüm gerçekleri gün yüzüne çıkarır.

Hiç bilmesek bile, (yani tabir-i caizse bir ülkenin tarihine veya bilgisine Fransız kalmışsak) ilk bilgileri dilleri verir sorgusuz sualsiz.

Mesele 4- 5 çeşit resmi dili olan Afrika ülkeleri vardır. 
Tereddütsüz, birlik ve beraberliğin olmadığını, dil grupları arasında kavganın, şiddetin ne denli yüksek yaşandığını net olarak anlatır.

Resmi dili Fransızca olan Afrika ülkeleri vardır mesela. Kimi bağımsızlığını daha yeni kazanmış, kimileri hala sömürülmeye devam ederken, sömürge ülkesi olduğunu anlatır bariz bir şekilde.

Resmi dili Portekizce olan Güney Amerika ülkeleri bile var mesela; onlarca yıl önce bağımsızlıklarını kazandıkları halde bir türlü gelişemeyen, gelişmesine müsaade edilmeyen.
Başı boşluğa bırakılmış, kendini bir türlü toparlayamayan ülke bilgisini verir bize.

Farklı ırklarca yönetilip de resmi dili İngilizce olan pek ülke kalmamıştır ama İngiliz sistemi bariz bir şekilde ortadadır. 
Dilinin belirtisi pek olmasa da onlar, yaşam tarzlarıyla anlatır kendini.
İnç'iyle, galon'uyla, mil'iyle, sağdan direksiyonu, sol gidiş, sağ geliş şeritleriyle...

Kimi dilini, kimi kültürünü kakalamış kendine bağımlı kalsın diye ama sömürüle sömürele bitirilmiş; kimi yöneticilerince talan edilmiş, kimi oklu, mızraklı kabile savaşlarıyla geri bırakılmış, kimi iç savaşlarla perişan edilmiş, kimi kaçırılan ilkokul çağındaki kız çocuklarıyla sindirilmiş, kimi değerli madenleriyle köle haline getirilmiş ülkelerin çocukları nedense 100.Yıl'da şakırdar, dolmuşlarda gerile gerile oturur olmuş...

Biliyorum, kızıyorsunuz onlara ama kızmamak lazım aslında.

Onlara o hakları verenler, haritada bile yerini bulamayacağınız, adını bile duymadığınız ülkelere gidip, oralardan alıp getirenler ve onları 100.yıl'a yığanlar.

Onun için ne yapsalar HAKLI'dırlar ve ne alsalar HAKKI'dırlar...

Parasıyla değil mi kardeşim..!


100.YIL 100.YIL