Gerçekten tuhaf işler olmaya başladı son zamanlarda bu kentte. İnsan bazen bunları anlamakta zorluk çekiyor, daha doğrusu anlayamıyor.

Meslektaşlarımız ülkenin YURT-KUR Yönetim Kurulu Başkanına şehirdeki yurt eksikliğini soruyor, “Karabük’te yurt açığı yok” denilerek, özel işletmeler gösteriliyor ve ardından da devlet özel işletmeleri mühürlüyor.

Peki, bu işletme nasıl bir işletme?

Devlet teşviklerinden yararlanılarak hayata geçirilen bir işletme

O zaman adama sormazlar mı; “Devlet gayri yasal bir işletmeye nasıl teşvik verdi?” diye.

Eksiklikler olabilir, hatta şikayette olabilir, peki tek çözüm soğuk kış günlerinde akşamın bir saatinde kapıya dayanıp mührü yapıştırmak mıdır?

Çocuklarımızı, hem de kız çocuklarını kapı önüne bırakmak mıdır?

Bu devleti yönetenlerin yasaları uygulama zorunluluğu kadar vatandaşına, öğrencisine sahip çıkma zorunluluğu yok mudur? Her şeyden önce bu vicdani ve insani bir görev değil midir?

Yoksa adamına göre mi davranılmaktadır..?

Muhataplardan bir tarafın bazı siyasilerle akraba ilişkilerinin olması, bu durumda ne kadar etkilidir? Yoksa tamamen tesadüf müdür?

Kim ne derse desin bu tam anlamıyla bir skandaldır. “2.5 milyon göçmeni ülkemde barındırıyorum” diye, tüm dünyaya caka satan bir ülkenin yöneticilerinin 150 kız öğrencisini akşamın bir saati kapı önüne bırakma girişimi ne yazık ki kent tarihine kara bir leke olarak geçmiştir. Bizi ilgilendiren de olayın bu boyutudur.

Biz o zaman şu soruyu sorarız; “Madem bu tesisin mühürlenmesi gerekiyordu, o zaman kayıt kabul edilirken neden müdahale etmediniz?”

Aslında işin özeti şu; Bu kentte yaklaşık 7-8 aydır büyük bir boşluk var. Kurumlar arası kopukluk ise hat safhada.

Eskiden de bu tür şikayetler oluyor, hatta işletmeciler birbirini şikayet ediyordu, ancak iş bilen yöneticiler olayı anında çözüyor, bu işler ayyuka çıkmıyordu.

Bu olay aslında bize bir şeyi daha gösteriyor, hiç kimse bu ülkede rastgele bir yere yönetici yapılmıyor. Dün bu kentin beğenmediği adam, bu gün 2.5 milyon nüfuslu bir vilayeti ve bir o kadar da göçmeni yönetiyor. Hem de savaşın tam göbeğinde.

Peki, kendi evladına, öğrencisine, vatandaşına bunu yapan bürokrasi söz konusu göçmenler olunca ne yapıyor?

Anlatalım…

Malum ihtiyaç sahibi vatandaşlara Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı aracılığıyla ayni ve nakdi yardımlar yapılıyor. Bu yardımlar için insanlar vakıfa yazılı başvuru yapıyor ve yönetim yaptığı değerlendirme sonucunda ya hiç yardım vermiyor, ya da uygun gördüğü rakamı bu insanların hesabına yatırıyor. Tabi bu durum normal zamanlar için geçerli. Seçim zamanı yoldan geçene para dağıtılıyor desek abartmış olmayız sanırım.

Bu durum Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için, yani bu ülkenin sahipleri için geçerli. Peki, göçmenler için durum nasıl?

Devlet vakıf mütevelli heyetine diyor ki; “Her göçmen için günlük 4.4 lira üst limitten ödenek talep edebilirsin” Ama “İlla 4.4 vermek zorundasın” da demiyor. Kararı vakıf mütevellisine bırakıyor.

Durum böyle olunca, vicdan sahibi bazı kurul üyeleri diyor ki; “Bu durum kamuoyu nezdinde ciddi rahatsızlıklar yaratıyor, devlete, kurumlara, hatta hükümete karşı infiallere neden oluyor, bu işin bir ortasını bulmalıyız”

Kraldan fazla kralcı adamlar var tabi orada. Hemen karşı geliyorlar.

Neden?

Çünkü göçmenlere destek hükümet politikası…

Hükümete şirin gözükmekte birinci görev..!

Peki, kim onlar?

Milli Eğitim Müdürü Seyfullah KAPLAN.

Ben kendisini “Atatürk Düşmanı” şeklinde filan tanımlamayacağım. Ak Parti Kayseri Milletvekili Aday Adayı.

Başka?

Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürü Durmuş Ali DALDALLI. Şu andaki AK Parti Bolu İl Başkanı, 22 ve 23.Dönem Bolu Milletvekili Yüksel Coşkunyürek’in eski danışmanı, 2014 Yerel Seçimleri AK Parti Gerede Belediye Başkan Aday Adayı.

Bu tartışmalar çıkınca, kurulda ortam geriliyor, karar bir hafta sonraya bırakılıyor. Daha sonra sağduyulu bazı bürokratlarda öneriye destek veriyor.

En net çıkışı da Karabük’ün mihenk taşlarından Karabük Mahallesi Muhtarı Kemal Özdemir yapıyor. “Ben her gün halkın içerisindeyim, kahvede de, camide de bunların yüzünden insanlar bize de, devlete de isyan ediyor, bırakın bu işleri” şeklinde restini çekiyor.

Şimdi ben buradan devletin parasıyla kahraman olmaya çalışan, iktidara el sallayan bu bürokratlara soruyorum…

Kendi vatandaşınıza 100 lira yardım yaparken, 8 kişilik göçmen bir aileye aylık 1056 lira (4.4x30x8) yardım yapmak adalet mi?

Sizin yardım yaptığınız Karabüklü ailelerden kaç tanesi Şirinevler, Esentepe,100. Yıl gibi şehrin lüks denilebilecek mahallelerinde oturuyor?

İşte aynı şehirden iki sahne…

Biri kendi vatandaşına, diğeri göçmene karşı muamele

Hep anlatılan bir hikaye var…

Rize’de bir hacı amca belediyeye gidiyor ve başkana haksız olduğunu düşündüğü bir olayı anlatıyor. Başkan ne kadar çaba harcasa da, onu sakinleştirmeye çalışsa da bir türlü ikna edemiyor. Amcam makamdan çıkarken şunu diyor;

“KALKINMANIZA BİŞEY DEMEYRUM DA, ADALETİNUZU ALLAH’A HAVALE EDİYRUM”

 

Editör: Haber Merkezi